Bazı filmlerin etkisinden çıkmayız. Bizim vazgeçilmezimiz olurlar. Hem de bizi ağlatıyor olsalar bile. Peçeteleri hazırlayın, duygu yüklü birbirinden güzel ve bir klasik haline gelmiş filmleri sizler için bir araya getirdik. İyi seyirler,
La La Land
Türkçe adıyla, Aşıklar Şehri, yolları kesişen iki insanın hikayesini anlatıyor. Hayatlarında yön bulmaya çalışan iki tutkulu insan Sebastian ve Mia’nın yolları, Los Angeles’ta trafiğin sıkışık olduğu bir gün kesişir. Her ikisi de sanat tutkunu olan bu iki insan, hayallerini gerçekleştirme peşindedir. Sebastian geleneksel caz kulüp açma hayalinde, Mia ise bir kafede çalışırken aynı zamanda, oyunculuk seçmelerine katılan genç bir kadındır. Bu iki insanın kalpleri birbiri için atmaya başladığında ortaya çıkan manzarayı hayat şartları bozacak, onları yavaş yavaş hayallerinden uzaklaştırmaya başlayacaktır. Film uzun olsa da izlemeye değer. Oscar ödüllü Whiplash’in yazarı Damien Chazelle’in yazıp yönettiği bu romantik müzikal, modern zamana adanmış bir Hollywood masalı.
Silver Linings Playbook
Umut Işığım, eski bir tarih öğretmeni olan Pat (Bradley Cooper), yaşamında değer verdiği her şeyi bir günde yitirmiş bir adamdır. Yaşadığı ciddi bir travma sonrası sinir krizi yaaşr ve ardından mahkeme kararı ile 8 ay rehabilitasyon merkezinde tedavi görür. Çıktıktan sonra hayatını düzene koymak şartıyla ailesinin evine geri yerleşen Pat’in amacı düzgün bir adam olup, işini geri almak ve karısı Vicky’yi geri kazanmaktır. Fakat durum Pat için sandığından daha zor olacaktır. Bir yemekte, aile dostu Tiffany ile karşılaşan Pat, genç kadınla eski eşine ulaşmak amacıyla yakınlaşır. Bir ‘iyilik’ karşılığı Pat’e yardım teklif eden Tiffany, her ikisi içinde umut ışığı olacak yeni bir kapı açar.
I Am Sam
Benim Adım Sam, Beyninde bir gelişme problemi olduğu için, yedi yaşındaki bir çocuğun zekasına sahip karısı tarafından terk edilmiş ve kızıyla birlikte yaşayan bir baba var filmin başrolünde. Tüm zihinsel engellerine rağmen iyi bir sosyal çevresi ve mutlu bir ailesi olan Sam’in asıl sorunları kızı yedi yaşına geldiğinde başlar. Kızı Lucy’nin doğum günü partisinde eve gelen bir sosyal güvenlik çalışanı baba ve kızı trajik bir sona sürükler. Oscar olmak üzere çeşitli törenlerde ödüle aday gösterilen filmin başrollerinde ünlü oyuncular Sean Penn ve Michelle Pfeiffer bulunuyor. Kaçırmayın.
Letters To Juliet
Juliet’e Mektuplar. Tim Sullivan’ın senaryosunu Lise ve Ceil Friedman’ın kitabından uyarladığı film İtalya’ya seyahate giden genç bir çiftin yolculuk sırasında, birbirinden ayrı vakit geçirmeleriyle başlıyor. Genç bir yazar olan Sophie, İtalya sokaklarında bir grup kadınla tanışıyor. İlginç bir iş yapan bu kadınların hepsi birer Güzin Abla rolündeler. Aşkın evrensel kahramanlarından olan Juliet’e birçok aşık mektup yazar ve ondan gelecek cevabı umutla beklerler, Hikayede tam burada başlıyor. Gary Winick’in yönettiği ve Amanda Seyfried, Gael García Bernal, Vanessa Redgrave, Christopher Egan ile Franco Nero’un oynuyor.
Message in a Bottle
Theresa dinginliğe erişmek üzere tek başına bir tatile çıkar. Geldiği yerde bir gün sahilde gezinirken kumların üzerinde durmakta olan bir şişe karşısına çıkar. Şişenin içerisinden çıkan kağıdı alır ve okumaya başlar. Etkileyici bir üslupla yazılmış olan bu mektuptan çok etkilenir. Altında ‘G.’ imzası bulunan bu mektubun yazarını bulmaya karar vermiştir. ‘G.’nin cümleleri, Theresa’nın ruhuna hitap etmiştir. Mektubun yazarını bulmak için Theresa’nın çıktığı yolculuk, onu duygusal bir serüvenin tam ortasına bırakır. Robin Wright, Kevin Costner, Paul Newman ve John Savage gibi isimlerin başrollerinde oynadığı filmin her anı duygu yüklü.
Issız Adam
Bir kitap dükkanında tesadüf eseri karşılan, birbirinden tamamen farklı iki karakter olan Alper ve Ada’nın hayatları o günden itibaren bambaşka bir yöne evrilir. Varlıklı Alper önemli bir restoranda, yüksek mertebeli bir aşçıdır. Hayata dair pek bir beklentisi olmayan yalnız adamın tek tutkusu eski plakları dinlemektir. Cinsel hayatı sorunlu olan bu adam aşkı hiç tatmamıştır. Ada ise hayat dolu, zeki ve sosyal ilişkileri kuvvetli olan münzevi bir kızdır. Hayatını Beyoğlu’ndaki küçük dükkanında diktiği çocuk kostümleriyle kazanmaktadır. Bu iki farklı kişiliğin arasında o ilk anda filizlenen şey, ikisini de yıllar sürecek bir drama doğru sürükler. Son dönem Türk sinemasının en ses getiren yapımlarından biri olan Issız Adam, izleyen herkesi ağlatmıştı.
You’ve Got Mail
Mesajınız Var. Kalabalık New York şehrindeki milyonlarca yalnız insandan biri olan Joe Fox, hayalini kurduğu kitapçıyı açmak üzeredir. Boş vakitlerini bilgisayar başında geçiren Joe, chat kanallarından birinde tanıştığı bir kadınla samimi bir dostluk kurmaya başlar. Kely isimli bu kadın kendine ait kitapçısında çocuk kitapları satan sevimli ve içten bir kadındır. İkili konuştukça birbirlerine dair onlarca ortak nokta fark ederler ve aralarındaki ilişki büyülü bir bağa dönüşmeye başlar. Zamanı gelip buluşmaya ve tanışmaya karar verdiklerinde ise şaşırtıcı bir sürpriz onları bekiyordur. Sanal dünyada kurulan ilişkiler üzerine yapılmış ilk filmlerden biri olan sevimli ama bir o kadar da duygu yüklü filmin başrollerinde Meg Ryan ve Tom Hanks var.
Schindler’s List
Schindler’in Listesi, Oskar Schindler adlı bir Alman işadamının 2. Dünya Savaşı zamanında Polonya’da kurduğu fabrikada Yahudi işçileri çalıştırması ve bu sayede 1100 Yahudi’nin hayatını kurtarmasını konu alıyor. Gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanan film, ünlü yönetmen Steven Spielberg’in en önemli yapıtları arasında. Film, 1994 yılında 12 dalda Oscar’a aday olmuş ve 7 dalda ödül kazandı. Gerçek bir drama istiyorsanız, buyurun izleyin.
Saving Private Ryan
Er Ryan’ı Kurtarmak, dört çocuk annesi bir kadı İkinci Dünya Savaşı’nda kaybettiği üç oğlunun ardından fazlasıyla yaralanmıştır. Şimdi tek dileği hayatta kalan tek oğlunun savaştan sağ salim dönmesidir. Yakarışları karşılık bulur ve Başkan tarafından verilen bir emirle James Ryan’ın ne pahasına olursa olsun bu savaştan sağ çıkması sağlanacaktır. Normandiya çıkarmasının yapıldığı gün, sekiz kişilik bir asker birliği farklı bir göreve, Ryan’ı kurtarma görevine atanır. Ancak yüzbaşı John Miller tarafından yönetilen bu birim, can pazarının yaşandığı bu zorlu ortamda hakikatli bir yaşam mücadelesine atılacak; tek bir adamı kurtarmak için sekiz kişinin hayatının tehlikeye atılmasını sorgulayacaktır.
Rust And Bone
Katil balina eğitmeni olan Stephanie ile 5 yaşındaki oğlunu kaybettikten sonra kimsesiz, evsiz ve parasız kalan Ali’nin yolları bir gece kulübünde çıkan kavga sonrası tesadüfen kesişir. Aslında tamamen ayrı dünyaların insanı olan Stephanie ve Ali’ye kader bir oyun daha oynar. ulaşılmaz gibi görünen Stephanie akvaryumdaki bir kaza sonucu kötürüm kalır ve Ali ömrünün geri kalanını Stephanie’nın mutlu olmasına adar. Fransız yönetmen Jacques Audiard’ın, Craig Davidson’ın kısa hikayesinden Thomas Bidegain ile beraber uyarladığı ve yönetmenliğini üstlendiği filmin başrollerini ise Marion Cotillard ve Matthias Schoenaerts paylaşıyor.
The Time Traveler’s Wife
Zaman Yolcusunun Karısı. Henry DeTamble, Chicago’daki bir kütüphanede Clare Abshire ile tanıştığında aslında Henry’nin bir zaman yolcusu olduğunu anlarlar. Clare, bu konu hakkında daha fazla bilgi sahibidir. Henry henüz yeterince zamanı dolaşmadığı için durumun farkında değildir. Henry, genç kadına aşık olur. Farklı zamanlarına yaptığı yolculuklarından birinde gelecekteki eşi Clare’in 6 yaşındaki hali ile tanışmıştır. Ressam Clare, yılların ardından yeniden karşılaştıklarında onunla evlenir. İlk zamanlarda kocasının ansızın ortadan kaybolmaları ile baş edebileceğini sanırken yalnızlık hissi ile sınanacaktır aşka dair. Film Audrey Niffenegger’ın romanından uyarlanmıştır. Her anı çok da romantizm doludur.
Titanic
Titanik, Dünyanın hatırlamak istemediği türden felaketlerden olan ‘Titanik faciası’, dev prodüksiyonların yönetmeni James Cameron tarafından çekilen görkemli bir film. Teknolojinin son sürat ilerlediği bir dönemde, insanlar üstesinden gelemeyecekleri hiç bir sorun olamayacağına inanmaya başlamışlardır. ‘Titanic’ adlı dev transatlantik ise, insanlığın doğaya karşı gövde gösterisi gibidir. Bu ‘Düşler Gemisi’ nin yolcuları arasında Avrupa`da birkaç yıl geçirdikten sonra Amerika’ya dönmekte olan, Jack adlı genç bir ressam ile nişanlısı ve annesiyle Philadelphia`ya giden Rose adlı genç bir kız da vardır. İki genç, şans eseri tanışacak, aralarındaki sınıf farkına aldırmaksızın birbirlerine yakınlaşacaktır. Bu arada doğa insanoğlunun günden güne artan kibirine bir nokta koymayı planlamaktadır. Yola çıkılmasından dört buçuk gün sonra, 10 Nisan 1912’de, Titanic iki saat kırk dakika süren ve sulara gömülmesiyle son bulan, hazin olayların başlamasına neden olacak buz dağına çarpacaktır. James Cameron’un, seyirciye bir zaman makinesiyle yolculuk ettiği hissini uyandırırcasına gerçeğe yakın filmi ‘Titanic’ tam 14 dalda Oscar adayı olarak ‘En İyi Film’ dahil 11 ödülü kazanmıştı.
Romeo and Juliet
Romeo ve Juliet’in destansı aşk hikayesi çağdaş dünyada vuku bulsaydı nasıl bir trajediye yol açardı. Yine aynı, ancak bu defa kılıçların yerini “kılıç adları” taşıyan modern silahlar alacaktır. Başarılı yönetmen Baz Luhrman, bu defa William Shakespeare’ın trajik aşk öyküsü Romeo ve Juliet’i beyazperde’ye aktardı. Avustralyalı dahi yönetmenin filminde olaylar günümüz Florida’sında geçiyor. Filmde Romeo (Leonardo DiCaprio) ve Juliet (Claire Danes), kentin iki düşman ailesinin çocuklarıdır. Trajik bir rastlantı sonucu iki genç birbirlerine aşık olurlar ve ailelerin savaşının ortasında bir kaçış bulmaya çalışırlar.
Labour Day
İşçi Bayramı. 13 yaşındaki Henry Wheeler hem ergenliğin getirdiği ruhsal sorunlarla mücadele eder hem de evde asosyal hayat süren annesi Adele’ye bakmaya çalışır. Bir gün alışverişten dönerken yardıma muhtaç ama bir o kadar da korkutucu Frank Chambers ile karşılşırlar ve kısa sürede adamın kaçak bir suçlu olduğunu öğrenirler. Adam bir şekilde bu anne-oğlun yanına yerleşir ve İşçi Bayramı’na denk gelen bu hafta sonu ikisi içinde dönem noktası olur.
Facing Windows
Karşı Pencere, Yönetmeni Ferzan Özpetek ve Türk oyuncu Serra Yılmaz’ın da yer aldığı bir Romantik-Dram filmi. Giovanna, tavuk paketleyen bir bir firmada muhasebecidir. Biraz şüpheli bir işi olan, mezarlıkta çalışan bir adamla evlidir. Genç kadın, ilk başta karşı apartmanda oturan genç bir adamın hayatını merak etmeye başlar. Sonrasında da ona aşık olur. Aralarındaki ilişki, Giovanna’nın yaşlı bir adamdan öğrendikleri doğrultusunda giderek daha da güçlenir. Bu yaşlı adam ansızın hayatlarına girmiştir. Yaşlı adam 1943 yılı sonbaharında yaşanan bazı olaylara takıktır halen ve hafızasını oralarda bir yerlerde yitirmiştir sanki. Giovanna ile kendine bir sığınak bulmuştur. Filmin yönetmeni Ferzan Özepetek, İtalyan Oscarlarında beş kategoride ödüle layık görülmüştür.
Başka Dilde Aşk
Onur’un tüm yaşamı, beraber spor yaptığı arkadaşlarından birinin doğum günü partisinde beklenmedik bir dönüşüme uğrayacaktır. Beraberce kürek takımında yer aldığı arkadaşı Vedat’ın doğum günü partisinde Zeynep’le tanışır ve hayatı değişir. Kalabalık ve gürültülü bir barda hiç konuşmadan geçen gecenin sonunda Zeynep, Onur’un işitme engelli olduğunu fark eder. Ama bu alışılmadık durum Zeynep’i Onur’dan soğutmaz. İşiyle, ailesiyle sorunlar yaşayan Zeynep, yaşadığı çevreyi sorgularken birazda bilmediği bir dünyanın meraklıyla unuttuğu ceketini bahane ederek Onur’u ziyaret etmeye karar verir. Hikaye başlar.
Sweet November
Kasımda Aşk Başkadır. Nelson Moss, tüm hayatı işi olan, işkolik bir adamdır. Bir gün ehliyet almak üzere girdiği bir sınavda Sara isimli deli-dolu bir kızla tanışır. Sara, Nelson’dan en azından bir ay boyunca onunla yaşamasını ister. Nelson, teklifi kabul edecektir. Kısa sürede aynı eve taşınan iki insan, yine kısa sürede birbirlerine aşık olacaklardır. Sara, hayatında ilk kez birisine aşık olmuştur. Nelson’ın bilmediği ise aşık olduğu Sara’nın kanser olduğudur. İki insan, ölümle hayatın girdabına beraber tutulmuşlardır.
Autumn in New York
New York’ta bir sonbahar. New York’un en bilindik simalarından birisi olan Will Keane, kadınların karşı koyamadığı yakışıklı bir adamdır. Birçok kadını ayartmıştır. Dolayısıyla da ismi her gece başka biriyle anılmıştır. Bir gün yaşı geçkin bir erkekle ilişki hevesinde olan Charlotte Fielding ile tanışır. Keane, Charlotte’ta o güne kadar hiçbir kadında göremediği bir kıvılcımı görmüştür. Birbirlerinden çok farklı beklentileri olan bu iki insan, bir araya gelmenin mutluluğunu ne kadar tadabileceklerdir?