Devamı

    Diğer Başlıklarımız

    İlham Veren Kadınlar: Türkan Şoray Olmak

    Türkan Şoray’ın Türk sinemasının sultanı olmasından daha önemli olan şey, Türkan Şoray’ın bakışlarındaki ifadelerin nasıl böyle çok okunur olabildiğidir. Türkan Şoray’ı, Türkan Şoray yapan da gözlerindeki okunurluluktur. Gözlerden yola çıkarak nasıl böyle  “okunurluluk, mokunurluluk, diyebiliyorsunuz,” gibi homurdanmaları duyuyorum şimdiden. Önemli değil! Birkaç tane Türkan Şoray filmini peş peşe izleme şansı elde edebilen herkesin üç aşağı beş yukarı benim gibi düşüneceğini tahmin ediyorum.

    Çünkü Türkan Şoray, Türkiye sinemasının gelmiş geçmiş en başarılı kadın oyuncuları sıralamasında başı çekenlerden. 1980’li yıllarda böyle iddialı cümleler kurulamazdı. Hülya Koçyiğit, Fatma Girik, az da olsa Filiz Akın filmlerde oynamaya devam ediyordu. Aradan geçen zaman diliminde Türkan Şoray hem oyunculuğunun altın çağını yaşadı, hem de ona rakip olabileceği düşünülen yeni yetmelere örnek olmaya, örnek gösterilmeye devam etti. Birbirinden farklı kültürel, ekonomik, sosyal yapıdaki kadın karakterleri canlandırırken yorumladığı karakterlerin hemen hepsinin hakkını verdi. Sinemadaki değişime her daim ayak uydurmasını bildi. Bunu yaparken de yer aldığı projelerde hep belli bir kalitenin üstünde olmasına dikkat etti.

    Belki bu yeni yetme kadın oyuncular Türkan Şoray’ın gözlerinden dünyaya bakmayı başarabilseydi o zaman hem oyunculuk anlamında hem de hayata bakış açısıyla bir nebze olsun ona yaklaşabilirlerdi. Tıpkı John Malkovic Olmak (1999) filmindeki gibi.  Bir yolunu bulup Türkan Şoray’ın gözlerinden dünyaya bakmanın sadece bir oyuncuya değil, benim gibi yazarlara dahi faydası olacağını düşünüyorum. Böyle bir fanteziyi dile getirmek alay konusu olabilir mi? Evet, bazı edepsizler alay edebilir! Ancak, bizim asıl edepsizliğimiz, bunu ancak John Malkovic Olmak filmini gördükten sonra düşünmemiz değil midir?

    Ama yine de Atıf Yılmaz’ın yönettiği, Hayallerim, Aşkım ve Sen (1987) filmini anmadan geçmek Türkan Şoray üzerine kurulan fantezileri görmezden gelmek olur.

    Açıkçası şu yaşadığımız hayat, geçmiş yıllardaki ve hala içinde bulunduğumuz sinema sektörü çok az oyuncuya bir filmde kendi oluşturduğu efsaneyi yıkma şansını vermiştir. Türkan Şoray, hem de bir zamanlar efsaneyi oluşturduğu usta yönetmenlerden biriyle birlikte bunu yapmıştır. Belki de bu yüzde,n Türkan Şoray bu ülkede yaşayan her kuşaktan insanlar için başka başka şeyler ifade eder. 2000’li yılların kuşağı için televizyonda dizilerde oynayan bir kadın oyuncudur. 1990’lı yılların kuşağı için Yeşilçam biterken ayakta kalan oyuncudur. 1980 kuşağı için, Türkan Şoray’ın gözleri Yeşilçam’ın son yangıdır!

    Ki Özer Kızıltan’ın henüz Mimar Sinan Üniversitesi Sinema Televizyon Bölümün’de öğrenciyken çektiği kısa filmin adıda budur: Gözlerin Yeşilçam’ın Son Yangını.

    Bu kısa filmde, Yeşilçam’ın en parlak olduğu dönemlerde sinemalara film afişleri çizen yaşlı bir ustayla, ona çıraklık yapan, bir yandan akademide resim okuyan genç bir öğrencinin hikayesini anlatılır. Gel gelelim yaşlı ustanın öğütlerine pek kulak asmayan çırak, bir süre sonra ustasının bir sırrını öğrenir. Bu sır ustasının yıllardır çizmeye çalıştığı  Türkan Şoray portreleridir. Onlarca Türkan Şoray portresi çizen usta bütün portrelerde gözleri boş bırakır. Çünkü onu nasıl çizmesi gerektiğini yıllardır bilememiştir. Ustası uyurken, Türkan Şoray’ın portresindeki gözleri çizmeye çalışan öğrenci ustasından eline bir şaplak yer. Çünkü o gözleri çizebilmek, doğru anlamı bulabilmek için yıllarını vermiş bir usta ancak o gözlerdeki anlamı bilebilir. Özer Kızıltan’ın kısa filmi Türkan Şoray’ın izleyicileri üzerinde nasıl bir etki bıraktığının en güzel tarifidir.

    O gözleri çizebilmek için, belki de Türkan Şoray’ın gözlerinden ona bakmak gerekir…

     

    Kadinvesaglik.org

     

     

    Bu yazı, https://45lik.com.tr/ sitesinden derlenmiştir.

    Latest Posts

    Haberler

    spot_img