Fetüsü saran yarı saydam ve esnek bir zar olan amniyotik membran, Türkiye’de ilk kez sezaryen kesisi üzerinde uygulandı.
İlk çocuğunu dünyaya getiren 39 yaşındaki annede, kesi izinin en minimum şekilde kaybedilmesinin amaçlandığı bu uygulama ilk kez gerçekleştirildi.
Operasyonu gerçekleştiren Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Kağan Kocatepe, “Bu anne adayımızda daha önce geçirdiği operasyonlarda karın cildinde oldukça kalın nedbeler oluşmuştu ve belirgin izler mevcuttu. Yaptığımız sezaryen operasyonu sonrasında uyguladığımız amniyotik membranın etkisine bağlı olarak, bu kez ameliyat yerinde daha az iz kalmasını bekliyoruz, bekleyip göreceğiz. Amniyotik membran, yara ve yanık tedavilerinde tüm dünyada yaygın olarak tercih edilen bir insan dokusu. Alerjik bir özelliği yoktur, antijenik özelliği de çok zayıf olduğu için herhangi bir yan etki beklemiyoruz” dedi.
Amniyotik membran, plasentanın iç yüzeyini kaplar, amniyotik boşluğu ve fetüsü sarar. Yarı saydam ve esnek bir zar halindeki bu doku, bebeği mikroplardan korurken, bebeğin rahim içinde serbest bir şekilde büyümesini sağlar. Doğum anında anneden alınan ve işlenip uygun koşullarda saklanabilen amniyotik membran, yara ve yanıklarda biyolojik bir yama olarak kullanılır çünkü büyüme faktörlerini, enzimleri ve hormonları içerir. Tüm bunlar da iyileşmeyi hızlandırırarak annenin hayat kalitesini artırır. Dünyada özellikle kornea hasarları gibi göz rahatsızlıklarının tedavisinde ve yanık izlerinde kullanılan amniyotik membran, Türkiye’de ilk kez sezaryen kesisinde uygulandı
Anne de bağışladı
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Kağan Kocatepe,steril koşullara hazırlanmış amniyotik membranın operasyon öncesi başka bir anneden temin edildiğini, operasyonun yapıldığı anne Nil Tanören’in de kendi amniyotik membranını başka çalışmalarda kullanılmak üzere bağışladığını belirtti. Kocatepe, detayları şöyle anlattı: “Plasenta, soğuk zincir koşullarında laboratuvar ortamına taşınır. Ardından Avrupa Birliği İyi Üretim Uygulamaları Kalite Güvence Sistemi uyarınca laboratuvarda işlem görür. Özel kabinlerin içinde plasentadan ayrıştırılan amniyotik membran, işlenip ayrıntılı kalite kontrol testlerinden geçirilir ve ihtiyaç olması halinde hekimlerin kullanımına sunulmak üzere uygun koşullarda saklanmaya alınır.”
Hangi çalışmalara öncülük edebilir?
Amniyotik membranın yara ve yanık tedavilerinde tüm dünyada yaygın olarak tercih edilen bir insan dokusu olduğunu ifade eden Kocatepe, “Bu anne adayımızda daha önce geçirdiği operasyonlarda karın cildinde oldukça kalın nedbeler oluşmuştu ve belirgin izler mevcuttu. Yaptığımız sezaryen operasyonu sonrasında uyguladığımız amniyotik membranın etkisine bağlı olarak, bu kez ameliyat yerinde daha az iz kalmasını bekliyoruz, bekleyip göreceğiz. Amniyotik membran, yara ve yanık tedavilerinde tüm dünyada yaygın olarak tercih edilen bir insan dokusu. Alerjik bir özelliği yoktur, antijenik özelliği de çok zayıf olduğu için herhangi bir yan etki beklemiyoruz. Özellikle göz hastalıklarının iyileştirilmesinde kullanılan amniyotik membran bu kez Türkiye’de ilk defa sezaryen kesisinde uygulandı. Bu operasyon elbette literatür dayanağı olmadan yapılacak bir uygulama değildir. Daha önce yurt dışında yapılan ve literatüre geçen çalışmalara göre annenin sezaryen kesisinde daha az iz kalacak, kesinin daha kolay ve hızlı iyileşmesi sağlanacak. Ayrıca, herhangi bir annede bir rahatsızlık olup olmadığını anlamaya yönelik rahim içinin kamera yardımıyla görüntülendiği histeroskopi esnasında rahmin yeniden yapışmasını önlemek için de tercih edilebilir. Tüm bunları ilerleyen süreçte yeni operasyonlar yaptıkça göreceğiz” diye konuştu.
Hem doğum hem de uygulama harika geçti
Tanören çiftinin ilk çocukları Güçhan Tanören, sağlıklı bir şekilde dünyaya geldi. 39 yaşındaki anne Nil Tanören, amniyotik membran uygulamasının acısız ve ağrısız bir uygulama yöntemi olduğunu belirterek, “Hem doğum hem de uygulama harika geçti. Oğlumu kucağıma almanın tarifi olmayan sevincini yaşıyorum. Öte yandan sezaryen kesisinde sonuçları böyle memnuniyet verici bir uygulamayı Türkiye’de ilk kez olmak da mutluluk veriyor. Sonuçları yakından takip ediyoruz. İnanıyorum ki, anneler ilerleyen zamanda bu uygulamadan yararlanacaklardır. Bu uygulama hakkında bizleri bilgilendirdiği için doktorum Kağan Kocatepe’ye de teşekkür ediyorum” dedi.