Devamı
    Ana Sayfa Blog

    Türk Ressam Ayşe Betil, Anadolu Kadınını Avrupa’ya Taşıyor

    0

    Türk ressamlar global çapta başarılara imza atmaya ve Anadolu’nun kültürünü dünyaya taşımaya devam ediyor. Son olarak Ressam Ayşe Betil, Urfa’da emekçi bir kadını resmettiği yağlı boya tablosuyla 3 -21 Mart tarihlerinde Venedik’te gerçekleştirilecek Canvas International Art Fair 2023’te “Mixing Identities” isimli sergide sanatseverlerle buluşacak. 

    Kökleri yüzyıllar öncesine dayanan Türk figüratif resim sanatı, çağdaş resim sanatını canlandırmaya devam ediyor. Figüratif eserleriyle öne çıkan günümüz ressamlarından Ayşe Betil, 3-21 Mart tarihlerinde Venedik’te düzenlenecek Canvas International Art Fair 2023 etkinliğinde Mixing Identities (Karma Kimlikler) başlıklı sergide kanvas üzeri yağlı boya tablosuyla yer alacak. Ressam eserde, Urfa’da yaşayan bir kadını konu ediyor ve kıyafetten aksesuarlara, arka plandan kullandığı renklere kadar Anadolu topraklarının yöresel kimliğini yansıtıyor. 

    “Emekçi Anadolu kadınına dair izler sunuyorum”

    Ressam Ayşe Betil eserine dair detayları sanat izleyicileriyle şu sözlerle paylaştı: “Resmedeceğim modelleri seçerken duygularımla hareket ediyorum. Şimdiye dek etkilenmediğim hiçbir modeli, sadece yeteneğimi kanıtlamak ya da beğeni kazanmak kaygısıyla resmetmedim. Farklı coğrafyalardan, zamanlardan ve duygulardan beslenerek kendi bakış açımı ve üslubumu ortaya koyuyorum. Figüratif resim sanatının en dikkat çekici özelliğinin gerçekçi duyguları yansıtıyor olması. Dolayısıyla resmettiğim figürün tüm ayrıntılarında, bulunduğu topraklara dair detayları, yaşadığını düşündüğüm ruh halini, iyi ve kötü tüm yanlarını imgeleştirerek tuvale aktarmak benim için çok önemli. ‘Mixing Identities’ sergisinde yer alacak ve Urfalı bir kadının figür olduğu eserimde de o coğrafyanın havasından yaşam tarzına kadar pek çok unsura dair ipuçları verirken, figürümün jest, mimik, duruş gibi ayrıntılarıyla her daim güçlü olan emekçi Anadolu kadınına dair izler sunuyorum. Ülkemizin değerlerini uluslararası sanat izleyicilerine tanıtmaktan mutluyum.

    Geçtiğimiz aylarda ilk kişisel sergisini açmıştı

    Daha önce yurt içi sergilerin yanı sıra New York ve Paris gibi şehirlerdeki sergilerde de çeşitli eserleriyle yer alan ve figüratif çalışmalarla birlikte mimari peyzaj da yapan Ressam Ayşe Betil, resimlerinde yağlı, sulu ve pastel boya, kara kalem ya da karma teknik olmak üzere birçok yöntemi bir arada kullanıyor. Bu sayede sanatına bir kimlik kazandıran ressam, 11-17 Kasım 2022 tarihlerinde de Ortaköy Tarihi Hüsrev Kethüda Hamamı’nda “Ellerimde İnsan Lekeleri” isimli ilk kişisel sergisini açarak başarıya imza attı. Sanatı özgürlüğüne kavuştuğu, kendine ait bir oyun alanı olarak tanımlayan sanatçı, ilk kişisel sergisiyle  sanat izleyicilerini hem kendi iç dünyasıyla buluşturdu, hem de renklerle anlamın ötesine geçerek farklı pencereler oluşturmalarına kapı açtı. 

    Dijital Sağlık Alanında Yapılan İlk Kongre 10-12 Nisan Tarihleri Arasında Düzenlendi

    0

    OTC Derneği tarafından organize edilen ilk “Dijital Sağlık & Dijital Sağlık Okuryazarlığı Kongresi”; katılım gösteren 1600 sağlık profesyoneli ve basın tarafından ilgiyle karşılandı.

    2023 yılında kurulan OTC Derneği; sağlık ve teknoloji alanındaki hızlı gelişmeler doğrultusunda, dijital sağlık alanında yankı uyandıran önemli bir buluşmaya ev sahipliği yaptı. Dijital Sağlık ve Dijital Sağlık Okuryazarlığının geleceğini detaylı bir şekilde ele alan doktorlar, eczacılar ve dijital sağlık girişimcileri; 10-12 Nisan tarihleri arasında Wyndham Grand İstanbul Levent Hotel’de düzenlenen Dijital Sağlık Kongresi’nde bir araya gelerek deneyimlerini paylaştılar.

    Sağlık Teknolojileri ve Yapay Zeka, Yapay Zeka Destekli Rehabilitasyon Platformu, Nörofarmakoloji İlaç ve İlaç Etkileşimleri’ne Yapay Zeka, Her Yönüyle Dijital Sağlık, Dijital Dünyada Etkili Sağlık İletişimi, Dijital Sağlıkta Dünya Trendleri, Kronik Stresin Hormonlar Üzerindeki Etkisi, Dijital Sağlıkta Hukuk Bakışı, Sosyal Medya’nın Z Kuşağı Tüketim Alışkanlıkları Üzerine Etkisi gibi konulara değinilen ilk Eczacı ve Doktor Buluşması üç gün boyunca sağlık profesyonelleri tarafından yoğun ilgi gördü ve toplam 1600 katılımcıya ulaşıldı. Aynı zamanda, İstanbul Aile Hekimliği Derneğinden de 6000 hekim oturumlara online olarak katılım sağladı.

    11 Nisan Cuma günü gerçekleşen basın toplantısına, konuşmacı olarak kongre düzenleme kurulu üyeleri; OTC Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Uzm. Ecz. Vildan Küçükmustafa, Prof. Dr. İsmet Melek, Ecz. Neylan Zırhlıoğlu Ener, Ecz. Selim Parlak, Ecz. Fulya Urgancıoğlu ve Ecz. Pınar Arı Şentuğ katılım sağladı.

    OTC Derneğinin Yönetim Kurulu Başkanı Uzm. Ecz. Vildan Küçükmustafa“Doktor Eczacı Buluşması” formatında gerçekleştirilen ilk Dijital Sağlık Kongresi’nde, yalnızca akademik bilgi paylaşımı yapılmadığını, ortak sorumluluk bilincinin güçlendirilmesi açısından da çok kıymetli bir adım atıldığını belirterek şunları söyledi;

    “2023 yılında kurduğumuz OTC Derneği, dijital sağlık alanında Türkiye’nin öncü sivil toplum kuruluşlarından birisi olarak, dijital sağlık teknolojilerinin etkin, güvenli ve etik kullanımını yaygınlaştırmayı amaçlamaktadır. Dijital Çağ olarak adlandırdığımız bu dönemde; teknolojinin kullanımıyla ilgili çeşitli analizler, önemli araştırma platformları tarafından gerçekleştirilmektedir.

    Bu konuda, “We are Social” ın hazırlamış olduğu raporu örnek gösterebiliriz. Türkiye’de yaşayan insanlar, günlerinin yaklaşık 8 saatini internette geçirirken, %80’ lik kısmı da interneti bilgi edinmek amacıyla kullanıyor. Ek olarak; bu araştırmaya göre Türkiye’de her 5 kişiden 4’ün aktif şekilde sosyal medyayı kullanmakta olduğundan bahsediliyor. Bu çalışmaların sonuçlarıyla anlamlı bir korelasyon oluşturduğumuzda; her geçen gün artan sağlık harcamalarının önemli bir bölümünün; yanlış bilgi kaynakları, gereksiz başvurular ve uygunsuz ilaç kullanımı gibi nedenlerden kaynaklandığını daha net bir şekilde anlıyoruz. Türkiye’de sağlık harcamalarının %10-%15 kadarının bilgi eksikliğinden doğduğu tahmin ediliyor. Bu nedenle “Doktor Eczacı Buluşması” konseptiyle gerçekleştirdiğimiz bu kongrenin, yalnızca akademik bir bilgi paylaşımı değil, ortak sorumluluk bilincinin güçlendirilmesi açısından da çok kıymetli bir adım olduğunu belirtmek isterim”

    Dijital Sağlık Kongresi Düzenleme Kurulu Üyelerinden Prof. Dr. İsmet Melek, gelecekte kronik hastalıkların insan sağlığını ciddi biçimde tehlikeye sokacağını şu sözlerle belirtti;

    “Hem eczacılar hem de hekimler olarak, koruyucu sağlığa önem vermemiz gerekiyor. Ben, bazı kronik hastalıklarla ilgili acı tablodan da bahsetmek istiyorum. 2030 yılında ulaşmamız beklenen diyabet hasta sayısına, 2011 yılında ulaşmış bulunuyoruz. Avrupa’da diyabet rahatsızlığına sahip kişi oranının en sık arttığı ikinci ülke Türkiye’dir. Bir diğer önemli kronik hastalık ise Alzheimer’dır. Dünyanın en prestijli mecralarından biri olan; The Lancet Dergisi’nde yayınlanan 2022 yılı mega verilerine göre; 2050 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nde Alzheimer’ın artış hızı %277 olacak. Bu veriler batı toplumlarında bu rakamlarda değil, Amerika ve Kanada’da hiç değil! Bizim 65 yaş üstü nüfusumuzun, %7’den %14’e yükselmesi 27 yılda gerçekleşti. İngiltere’de bu durumun gerçekleşmesi 45 yılı buldu. Peki bu ne demek bu? Türkiye’de şu anda 50 ile 65 yaş arası sıkışmış bir nüfus mevcut. 20 yıl sonra bu kişilerin çoğu 65 yaşlarını geçtiğinde, biz diyeceğiz ki hastam bunadı. Bu nedenle; diyabet, hipertansiyon, alzheimer gibi kronik hastalıklar gelecekte bizleri hazırlıksız yakalayacak”

    Doktor ve eczacılara sosyal medya platformlarında uygulanan regülasyonlara değinen Ecz. Neylan Zırhlıoğlu Ener;

    “Biz artık sosyal medyada doktor ve eczacıların görünür olmasını istiyoruz. Influencerların halkı çok yanılttıklarını ve çok yanlış bilgiler verdiklerini görüyoruz. Sosyal medyada hem doktorları hem de eczacıları zorlayan bir takım regülasyonlar var. Bunların değişmesiyle ilgili, Türk Eczacılar Birliği’yle bir çalışma yapabiliriz. Bu konuda İstanbul Eczacılar Odası da bu mecrada uzmanlaşmış doktor ve eczacıların olması gerektiğini savunmaya başladı. Yani burada bizim amacımız bir ürün reklamı yapmak değil! Doğru bilgiyi tüketiciye doktor ve eczacıların anlatması gerektiğini savunuyoruz. Bununla ilgili çok güzel düşüncelerimiz ve planlarımız var. Gerçekten biz bu işe sahip çıkıp, eczacılar ve doktorlar birlikte bir dönüşüm yaratacağız” dedi.

    Sosyal medya mecralarının daha disiplinli olmaları gerektiğini vurgulayan Ecz. Selim Parlakdevletin sistemi sayesinde geçmiş verilerimizi okuduğumuzu; ama sosyal medya gibi platformlarda influencerlar veya ünlüler tarafından lanse edilen ve insanların bilinçsizce kullandığı ürünlerin, 20 yıl sonra sağlık sistemine ciddi bir yük olabileceğine dikkat çekti.

    Ecz. Fulya Urgancıoğlu ise, halkı bilinçlendirmek adına melatonin gibi etken maddeleri ve vitaminlerin yararlarını anlatmak istediklerini; fakat sosyal medyadaki regülasyonlar yüzünden uyarı aldıklarını dile getirdi. Aslında ilaç firmalarının, doktor ve eczacıların yanında olmak istediklerini; fakat kurallar yüzünden çaresiz kaldıklarını, derhal mevzuat tarafında bir müdahale yapılması gerektiğinin altını çizdi.

    Kongreye konuşmacı olarak katılım sağlayan Dijital Sağlık Derneği başkanının belirtiği çarpıcı detayları paylaşan Ecz. Pınar Arı Şentuğ;

    “Kongreye konuşmacı olarak katılım sağlayan Dijital Sağlık Derneği (DİSADER) başkanının, sunduğu veriler çok etkileyiciydi. Şimdi çok fazla online hasta gören hekim ve diyetisyen var; ama pandemiden önce bu imkân sadece özel sağlık sigortalarının müşterilerine sunuluyordu. Örneğin; Pandemi öncesinde online hasta sayısı yılda 500 civarlarındayken; pandemi döneminde doktorlara ulaşmasının zorlaşması sonucunda, ayda 2000’e yükseldi. Yılda 500’den ayda 2000’e çıkması çok ciddi bir oran farkıdır. Dernek başkanı, bu sayının şu anda da o civarlarda devam ettiğini bildirdi; ama bu verilerin sadece özel sağlık sigortalarının online danışmanlık hizmeti verdiği hekimler için geçerli olduğunun altını çizdi”

    Bir kadın girişimci Songül Dicleli tarafından kurulan, Pharma Future Hub’ın stratejik danışmanlık sağladığı kongrede; dijitalleşme ve teknolojinin sağlık üzerindeki etkilerine değinilirken, aynı zamanda sağlık sektöründeki yenilikçi yaklaşımlara dair zengin içerikler de katılımcılara sunuldu. Bu benzersiz bilimsel şölen; dinleyicilere sektörün gelişimi ve dönüşümü hakkında derinlemesine bilgiler edinme fırsatı sundu.

    Otc Derneği Tarafından Dijital Sağlık Alanındaki İlk Kongre Düzenleniyor

    0

     Sağlık ve teknoloji alanındaki hızlı gelişmeler doğrultusunda, OTC Derneği bu dönüşümün merkezinde yer alan önemli bir buluşmaya ev sahipliği yapıyor. Dijital Sağlık ve Dijital Sağlık Okuryazarlığının geleceğini detaylı bir şekilde ele almak üzere sektörün önde gelen isimleri; 10-12 Nisan tarihleri arasında Wyndham Grand İstanbul Levent Hotel’de, Doktor Eczacı Buluşması kapsamında düzenlenecek olan Dijital Sağlık Kongresi’nde bir araya gelecek.

    Üç gün sürecek olan ve yaklaşık 1000’i aşan katılımcının yer alacağı ön görülen Dijital Sağlık Kongresi’nde, birbirinden değerli uzmanlar ve dijital sağlık girişimcileri eşliğinde düzenlenecek olan bilimsel oturumlar; “Dijital Sağlık Okuryazarlığı” temasında gerçekleşecek. OTC Derneği tarafından ilk kez düzenlenen Doktor Eczacı Buluşması’nda üç gün boyunca; Sağlık Teknolojileri ve Yapay Zeka, Yapay Zeka Destekli Rehabilitasyon Platformu, Nörofarmakoloji İlaç ve İlaç Etkileşimleri’ne Yapay Zeka, Her Yönüyle Dijital Sağlık, Dijital Dünyada Etkili Sağlık İletişimi, Dijital Sağlıkta Dünya Trendleri, Kronik Stresin Hormonlar Üzerindeki Etkisi, Dijital Sağlıkta Hukuk Bakışı, Sosyal Medya’nın Z Kuşağı Tüketim Alışkanlıkları Üzerine Etkisi, Ağrı Yönetiminde Aromaflexoloji Uygulamaları, Magnezyum ve Yeni Nesil Takviyeler, Sağlıklı Yaş Almada Gıda Takviyeleri gibi konulara yer verilecek.

    2023 yılında doktor ve eczacıları bir araya getiren ilk dernek olmalarına değinen, OTC Derneğinin Yönetim Kurulu Başkanı Uzm. Ecz. Vildan Küçükmustafa;

    “İki yıl önce doktor ve eczacıları bir araya getiren ilk dernek olarak, büyük bir heyecanla kurduğumuz OTC Derneği; dijital sağlık alanında Türkiye’nin öncü sivil toplum kuruluşlarından biri olmuştur. Amacımız; dijital sağlık teknolojilerinin etkin, güvenli ve etik kullanımını yaygınlaştırmaktır. Dijital çağda bilgiye ulaşmak kolay olsa da doğru bilgiye erişim giderek zorlaşmaktadır. OTC Derneği, tüketici sağlığını koruma sorumluluğunu üstlenerek, doğru bilgiye ulaşım konusunda liderlik etmektedir. Bu misyonla; 10-12 Nisan tarihlerinde Dijital Sağlık Kongresi‘ni düzenleyeceğiz. Şimdiden kongreye ilginin çok yoğun olduğunu da sözlerime eklemek isterim” dedi.

    Kongre, sağlık sektöründeki yenilikçi yaklaşımları mercek altına alırken, dijitalleşme ve teknolojinin sağlık üzerindeki etkilerine dair zengin içerikler de sunmayı hedefliyor. Bu benzersiz buluşma; katılımcılara sektörün gelişimi ve dönüşümü hakkında derinlemesine bilgiler edinme fırsatı sunuyor.

    Doktor Eczacı Buluşması kapsamında düzenlenen Dijital Sağlık Kongresi için, daha detaylı bilgiye https://www.dijisagkongresi.org/ adresinden ulaşabilirsiniz.

    Bu Tedaviler Kabızlık Ve İdrar Kaçırmaya İyi Geliyor

    0

    Kabızlık, idrar kaçırma, aktif mesane sendromu, gaita kaçırma veya pelvik organ sarkması gibi sorunlar pek çok insanda görülüyor.

    Özellikle kadınlarda doğum sonrası yaşanan idrar kaçırma gibi problemler günlük hayatı olumsuz etkiliyor. Doğum yapan, sigara kullanan veya obezite sorunu yaşayan kişilerde tuvalet sorunları daha sık ortaya çıkıyor. Sadece kadınlarda değil erkeklerde de görülen bu problemler, pelvik taban rehabilitasyonu ile tedavi edilebiliyor. Pelvik taban kasları; üroloji, kadın hastalıkları ve doğum, fizik tedavi ve rehabilitasyon, genel cerrahi, nöroloji ve gastroenteroloji bölümlerinin yer aldığı multidisipliner bir yaklaşım ile rehabilite edilebiliyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Ediz Altınlı, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Prof. Dr. Ümit Dinçer ve Genel Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu “Pelvik Taban Hastalıklarında Güncel Bakış ve Yaklaşım” başlıklı toplantıda konu ile ilgili önemli bilgiler verdi.

    Anadolu’da doğum yapmış kadınlarda sık ortaya çıkıyor

    Prof. Dr. Ediz Altınlı tuvalet alışkanlıklarını değiştirerek kişinin yaşam kalitesini düşüren pelvik taban problemlerinin tedavisinde özellikli teknolojilerinin kullanıldığını aktardı.

    “Tuvalet problemleri Türkiye’de özellikle Anadolu’da çok sayıda doğum yapmış kadınlarda daha sık ortaya çıkmaktadır. İdrar kaçırma, büyük abdest kaçırma, kabızlık ve büyük abdesti yapamama da Pelvik taban hastalıklarının alanına girmektedir. Tedavisi de multidisipliner yaklaşımlarla yürütülmelidir. Makat bölgesi ya da ürüner sistemle ilgili sorunlarda yani idrar veya büyük abdest kaçıranlarda ya da tam tersi idrarını- büyük tuvaletini yapmakta zorlananlarda rehabilitasyon tedavisine başlanmaktadır.  Rehabilitasyon öncesi Anal Manometre denilen bir uygulama ile hastalığın boyutu ve tedavi şekli belirlenmektedir. Tuvalet yapılan yani pelvik bölgedeki kasların basıncı, bölgenin hacmi, duyarlılığı, refleksleri gibi kasılma ve gevşeme parametrelerini ölçen bir makine ile hasta kontrol edilmektedir.

    Genel cerrahi bu noktada eğer hastanın durumu müsaade ediyorsa cerrahi süreci başlatabilir. Ancak eğer daha önce de pelvik bölgesinden ameliyat olduysa, süregelen ameliyatlar varsa veya yaşı, genel durumu uygun değilse bu noktada pelvik taban rehabilitasyonuna yönlendirilmesi gerekmektedir. Bu hastaya önemli fayda sağlayacaktır.”

    Rehabilitasyonun amacı kasları harmonik bir şekilde çalıştırmak

    Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nden Prof. Dr. Ümit Dinçer, Pelvik taban rehabilitasyonu ile ilgili şu bilgileri verdi:

    “İdrar kaçakları, gaz kaçakları, çocuklardaki idrar kaçakları, kabızlık, anal veya pelvik bölge ağrısı, organ sarkmasıyla gelen hastalarımız ameliyat öncesi dönemlerinde, cinsel işlev bozukluklarına sebep olan vajinismus veya disparoni denilen problemlerde erişkinlerde de idrar ve gaita problemlerine Pelvik Taban Rehabilitasyonu ile tedavi uygulanabilmektedir.

    İdrar kaçırma ve kabızlık gibi sorunlar bazen cerrahi girişimlere ihtiyaç gösterebildiği gibi bazen de gerek olmamaktadır. Pelvik tabanın güçlendirilmesi, karın kaslarının, diyaframın, bel ve karın ön duvarı kaslarının güçlendirilmesi ve onların harmonik bir şekilde çalıştırılması, istenilen kasının öğretilmesi gibi durumlar kullanılarak idrar kaçırma veya kabızlığın cerrahisiz tedavisi gerçekleştirilebilmektedir. Çok ileri vakalarda ya da cerrahiden daha çok fayda görecek vakalarda öncelik operasyonla sistemin düzeltilmesi sonrasında rehabilitasyon sürecine geçilmesi şeklinde bir tedavi yöntemi geliştirilebilmektedir.”

    Toplumun büyük bir bölümü utandığı için hastalığını dile getirmiyor

    Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu, günümüzde özellikle büyük kentlerde stresli ortamlarda insanların tuvalet alışkanlıkları değiştiği gözlemlendiğini ifade ederek açıklamasında şu görüşlere yer verdi. ”Fizyolojik pozisyon dışkılamada önem taşımaktadır. Alaturka dediğimiz çömelerek yapılan dışkılamada belli bir basınçla daha rahat bir dışkılama gerçekleşmektedir. Oturarak yapılan dışkılama yönteminde de ayak altına yükseltici bir basamak oluşturmak da rahatlamaktadır. Su tüketimi, lifli gıdaların tüketimi kabızlıkta ve bu gibi problemlerde bir tedavi yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bir sindirim sistemi ve koordinasyonla çalışmaktadır. Bozukluklar meydana geldiğinde dışkı bağırsak içerisinde uzun süre kalabilmekte ve hastalara sorun yaşatabilmektedir. Hastalarda sürekli tuvalet yapma ihtiyacı, rahat dışkılayamama, tuvalette uzun süre kalma ihtiyacı gibi sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Toplumda çok konuşulmasa ve böyle konulardan utanılsa da aslında hem kadınların hem de erkeklerin büyük bir bölümünü etkileyen sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Farklı muayene metotlarıyla tanı konulduktan sonra hastaya cerrahi bir işlem mi yoksa pelvik taban rehabiltasyon bölümüne mi yönlendirileceğine karar verilmektedir. “

    Pelvik taban hastalıklarına dair güncel konular konuşuldu

    Memorial Bahçelievler Hastanesi’nde ev sahipliğinde düzenlenen “Pelvik Taban Hastalıklarında Güncel Bakış ve Yaklaşım” konulu multidisipliner bilimsel toplantı 100’den fazla katılımcıyla gerçekleştirildi. Farklı hastanelerden gelen branşında uzman hekimlerin yanı sıra Fransa Centre Hospitalier de Bagnols sur Ceze’den gelen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı – Pelvik Taban Eğitmeni Dr. N’Dongo Abdallahi, pelvik taban hastalıklarında güncel yaklaşımları ve tanı öncesi ölçümlemeye dair bilgiler verdi. Prof. Dr. Ediz Altınlı başkanlığında gerçekleşen oturumlarda, Prof. Dr. Erhun Eyüboğlu, Prof. Dr. Ümit Dinçer ve Doç. Dr. Ersan Eroğlu da konuşama yaparak bilgilerini aktardı.

     

     

    ÇGST Yaz Sanat Kampı Çanakkale’de Başlıyor!

    0

    Yeni nesil sahne sanatları yaratıcısı” Biraderler Yapım’ın çocuk ve gençlere yönelik projeler geliştirdiği sosyal girişimi Çocuk Genç Sanat Tiyatro (ÇGST) 23-29 Haziran 2024 tarihlerinde Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Dardanos Yerleşkesinde Yaz Sanat Kampı düzenliyor.

    Türkiye’nin “Yeni nesil sahne sanatları yaratıcısı” Biraderler Yapım’ın sosyal girişimi Çocuk Genç Sanat Tiyatro (ÇGST) uygarlık ve tiyatro tarihinin çok zengin olduğu topraklar üzerine kurulu Çanakkale’de çocuk ve gençlere özel ÇGST Yaz Sanat Kampı düzenliyor. Bu toprakların bıraktığı mirası anlamak, kavramak, yaşamak ve tiyatro tarihinebaşka bir pencereden bakmak amacıyla organize edilen ÇGST Yaz Sanat Kampı, 23-29 Haziran 2024 tarihlerindeÇanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Dardanos Yerleşkesinde gerçekleşecek.

    İlk kampımız Truva 2021’i bitirirken kampın geleneksel olmasını dilemiştik, dileğimiz gerçek oldu. Dördüncü senemizdeyiz. Geçtiğimiz yaz artık her yıl kamp yapacağımızı bilmenin rahatlığıyla kamptan ayrılmıştık. Artık ÇGST YAZ SANAT KAMPLARI hem bizim hem de bizimle birlikte 4 senedirkamplayanÇSGT’lilerin gelenekleri arasınagirdi.

    7 gün 6 gece boyunca sürecek tempolu, bol eğlenceli, öğrenmeli ve uygulamalı ÇGST Yaz Sanat Kampı’na, 5- 18 yaşgrubu ve aileleri katılabilecek. Toplamda  60 çocuk ve bazılarının ebeveynleri de kampta bize eşlik edecekler.

    YAŞANTI ODAKLI SANAT ATÖLYELERİ

    Kamp içerikleri bu topraklarda doğmuş/ gelişmiş sanat anlayışlarını, tiyatro ve yan disiplinlerini merkezine alarak oluşturuldu. Sahne/ Oyunculuk, Müzik, Dans, Tasarım ve Aile Atölyeleri şeklinde beş farklı atölye kurgulandı. Mitler, Antik Yunan oyunları, Homeros Destanı, tanrılar, yarı tanrılar, sıra dışı karakterler bu kampta çocuklara eşlik edecek.

    4 yıllık kamp maceramızı özetlersek, disiplin, sıkı çalışma, sanatın her disiplinine uyum, bol eğlence, bol su, bol deniz, sağlıklı güzel yemekler, yeni arkadaşlıklar ve tabi ÇGST kardeşliği. Bir de her sene değişen kamp teması ve çalışılacak eser…

    Bu senenin teması “NEFES”. Her kampın duygusu bir diğerinden farklı oluyor; bu yaz kalbimizi hangi duygularla dolduracağımızı, hangi bilgilerin peşinden nasıl koşacağımızı, nasıl bir üreteceğimizi, heyecanla merakla bekliyoruz.

    KAMPIN SONUNDA PERFORMANS SERGİLEYECEKLER

    ÇGST Yaz Sanat Kampı tempolu, bol eğlenceli, öğrenmeli, uygulamalı bir maraton kamp. Disiplinler, gelenekler ve şehirler arası bir buluşma. Katılımcıların köklerini bulmasına ve belki de hayattaki yönünü tayin etmesine yardımcı olacak ÇGST Yaz Sanat Kampı, hem eğitmenlerin hem katılımcıların hayatlarında sadece bir anı olarak kalmayacak. Düne ve bugüne başka pencerelerden baktıracak kampın sonunda katılımcılar tüm öğrendiklerini kendi ifadeleriyle bir performansa dönüştürecek.

    Sıcak Hava Kalp Sağlığına İyi Gelmiyor

    0
    Prof. Dr. Nevrez Koylan

    Yaz mevsimi, kalp sağlığını en çok etkileyen faktörlerden biri. Kalp hastalarının sıcak havalarda daha dikkatli olması gerektiğini belirtti.

    Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nevrez Koylan, “Hiç şüphesiz sıcak havalar kalbimize iyi gelmiyor, en çok da kalp hastalıkları olan kişilere. Ancak sağlıklı bir yaz için bazı basit önlemlerle kalbimizi serin tutmanın pek çok yolu var” açıklamasında bulundu.

    Yaza yavaş yavaş merhaba derken sıcak havalar kendini göstermeye başladı. Havadaki yüksek sıcaklık yüzünden vücudun kendi iç ısısını korumak için daha fazla uğraştığını ve bunun sonucunda kalp, akciğerler ve böbrekler üzerine daha çok yük bindiğini söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nevrez Koylan, “Kuşkusuz yaz deyince pek çoğumuzun kendini her daim dışarı atası olsa da günün belirli saatlerinde dikkatli olmakta fayda var” dedi.

    Prof. Dr. Nevrez Koylan; koroner kalp hastalığı, kalp yetersizliği, hipertansiyon ve ritim bozukluğu olan kalp hastalarına yaz mevsimini rahat atlatabilmeleri için önerilerde bulundu: 

    Koroner kalp hastalığı

    Eğer koroner kalp hastalığı nedeniyle nitrat spreyi veya nitrat tipi bir ilaç kullanılıyorsa, dikkatli olmakta fayda var. Nitratlar damarları hızla genişlettikleri için tansiyon düşürücü bir etkiye sahipler. Bu durum sıcakta sıvı kaybıyla birlikte bayılmaya bile yol açabiliyor. Ayrıca yine sıcak ortam ve sıvı kaybı, kanın yoğunlaşması sonucunda kalp krizlerinin artmasının önemli bir nedeni.

    Kalp yetersizliği

    Kalp yetersizliği olan kişiler mutlaka serin yerlerde bulunmalı. Ağır kalp yetersizliğinde hastanın aldığı sıvıyı da kısıtlı tutmak gerekebiliyor. İdrar sökücü ilaç kullananlarda halsizlik ve ayağa kalkarken baş dönmesi gibi vücutta sıvı azalmasına yönelik belirtiler gözlemlenirse ilaçlar doktor tarafından yeniden düzenlenebilir.

    Hipertansiyon

    Hipertansiyonlu hastalarda sıcak ortamların ve sıvı kaybının iki yönlü etkisi var. Öncelikle, sıvı kaybının ortaya çıkması ve idrar sökücü tansiyon ilaçlarının da bu durumu hızlandırmasıyla birlikte vücut sıvı kaybını engellemek için, damarları büzen ve tansiyonu yükselten mekanizmaları devreye alıyor. Bunun sonucunda tansiyon yükseliyor ve özellikle ayağa kalkarken ani tansiyon düşmeleri ve sersemlikler ortaya çıkabiliyor. Tansiyon belirgin şekilde dalgalanıyor ki bu da kalp krizi ile inme riskini ciddi oranda artırıyor.

    Ritim bozuklukları

    Yaz ve kalp hastalıkları hakkında dikkat edilmesi gereken konulardan biri de ritim bozuklukları. Terlemeyle birlikte vücuttan potasyum ve magnezyum gibi minerallerin atılması bu minerallerin vücutta azalmasına neden oluyor. Bu durum da özellikle kalp hastalarında çarpıntıyı ve hayatı tehdit eden ritim bozukluklarını tetikliyor. Sağlıklı bireylerde de yaz aylarında çarpıntı şikayetlerinde artış gözleniyor. Uzun süren ve sık tekrarlayan bu çarpıntılar günlük yaşamı da etkiliyor. Eğer çarpıntıyla birlikte tansiyon düşmesi ve bayılma gibi şikayetler de olursa mutlaka doktora başvurulmalı.kal

    Serin kalmak için 10 öneri 

    • Bol sıvı alın. Sıvı almanın en iyi yolu su içmektir bu yüzden zararlı içeceklerden kaçının. Kahve, çay ve enerji içecekleri gibi kafeinli içeceklerde ölçülü olmaya çalışın.
    • Sıvı alımının kısıtlandığı ağır kalp yetersizliği veya böbrek yetersizliği gibi bir durum varsa, alınacak sıvı miktarı açısından doktorunuzun görüşünü alın.
    • Kan basıncını artırabileceği ve kalp yetersizliği bulgularını kötüleştirebileceği bilinen soda ve maden sularını ölçülü tüketin.
    • Salata ve zeytinyağlı sebzeler gibi soğuk yemekleri tercih edin. Hem sıvı içerikleri fazladır hem de iyi birer vitamin ve mineral kaynağıdır.
    • Evinizi serin tutun. Evdeki lambaları ve ısı yaratabilecek diğer elektrikli cihazları da sadece gerektiğinde kullanın.
    • Oturmak ve özellikle de uyumak için evin en serin bölgesini tercih edin.
    • Hafif, bol ve terlemeye engel olmayan doğal kumaşlardan giysiler giyinin.
    • Denize sabah 11.00’den önce ve öğlen 15.00’ten sonra, mümkünse aç olarak girin.
    • Gölgede olsanız da bir güneş koruyucu kullanın, şapka takın ve su içmeyi sürdürün.
    • Aşırı fiziksel egzersizlerden kaçının.

    Light ürünler uzun vadede sağlık sorunlarına neden olabilir

    0
    Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş

    Yaz mevsiminin yaklaşmasıyla beraber, birçok kişi formda olmak için zayıflama hazırlıklarına başladı.

    Kendisi için en doğru diyeti arayanların büyük bir kısmı çözümü light ürünlerde arıyor. Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş, light ürünlerin zayıflatmadığını söyleyerek, uyarıyor: “Bir maddeye light ibaresinin eklenmesi, yağını azaltmak anlamına gelir. Light ürünler bilinenin aksine insülin direncine katkıda bulunarak, kilo aldırır. Yağdan uzak kalarak değil, sağlıklı yağları tüketerek zayıflayabilirsiniz.

    Yaz aylarına yaklaşırken sağlıklı beslenme ve zayıflama konusundaki bilinçlenmenin büyük önem taşıdığına dikkat çeken Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş, “Bu süreçte sağlıklı beslenme programı ve düzenli fiziksel aktivite ile desteklenen bilinçli ürün seçimleri yapmak, uzun vadeli başarıya ulaşmanın anahtarıdır. İşe yaramayan diyetlerden ve light ürün aldatmacalarından uzak durun” dedi.

    Light ibaresi, her zaman sağlıklı ürün anlamına gelmez” diyen Dr. Ümit Aktaş, “Bu ürünler, tüketicilerde sağlıklı olduğu algısı yaratabilir ve bu da bu ürünlerin daha fazla tüketilmesine yol açabilir. Light ürünlerin içeriğinde bulunan gizli şekerler, kimyasal katkı maddeleri ve düşük doyuruculuk gibi faktörler göz önünde bulundurulmalıdır. Bir maddeye light ibaresinin eklenmesi, yağını azaltma kavramıdır, içindekiler kısmını iyi okuyun” diye konuştu.

    ‘Light ürünler uzun vadede sağlık sorunlarına neden olabilir’ 

    Light ürünlerin genel kanının aksine kilo aldırdığını vurgulayan Dr. Ümit Aktaş, sanılanın aksine zayıflamak için karbonhidratın kesilmesi ve sağlıklı yağların bol olarak tüketilmesi gerektiğini belirtti. Light ürünlerin lezzet ve doku kaybını telafi etmek amacıyla çeşitli kimyasal katkı maddeleri de içerdiğine dikkat çeken Dr. Ümit Aktaş, bu katkı maddelerinin, uzun vadede sağlık sorunlarına neden olabileceğini de vurguladı.

    ‘Yağı kısıtladıkça kilo alırsınız’

    Diyet söz konusu olduğunda ilk yağ tüketimini kesenlere de uyarıda bulunan Dr. Ümit Aktaş, “Sanılanın aksine yağdan uzak kalarak değil, sağlıklı yağları tüketerek zayıflayabilirsiniz. Yağın glisemik indeksi sıfırdır. Zeytinyağı, kuyruk yağı, tereyağı gibi sağlıklı yağlar zayıflamaya yardımcı olur. Yağ tok tutar, kaliteli ve yüksek enerji verir. Diyetinizden yağı çıkardıkça, onun yerine daha çok karbonhidrat tüketmeye başlarsınız. Yağı kısıtladıkça, bırakın kilo vermeyi, daha çok kilo alırsınız. Sağlıklı yağlar, birlikte yendikleri yiyeceklerin glisemik indeksini de düşürür” dedi.

    Dr. Ümit Aktaş’tan sağlıklı zayıflama için 10 Altın öneri

    • Doğal beslenin.
    • Her şeyi mevsiminde yiyin.
    • Ekmek ve tüm buğday ürünlerinin hayatınızdan çıkarın. Yulaf, arpa ve çavdardan uzak durun.
    • Süt (laktoz intoleransı), pirinç pilavı, karabuğday, patates, mısır, kinoa, havuç, bezelye, meyve tüketmeyin.
    • Hazır mayalı gıdaların hayatınızdan çıkarın.
    • Bakliyatı haftada birden daha sık tüketmeyin.
    • Protein kaynaklarınızı özenle seçin.
    • Bol bol sağlıklı yağ yiyin.
    • Probiyotik zengini gıdalar tüketin.
    • Egzersiz yapın.

    Obezite Rahim Kanseri Riskini 3 Kat Artıyor!

    0

    Dünyada her yıl 290 bin, ülkemizde de yaklaşık 7 bin kadına gelişmiş ülkelerde en sık görülen jinekolojik kanser türü olan rahim kanseri tanısı konuyor.

    Ülkemizde özellikle obezitenin yaygınlaşmasıyla birlikte rahim kanserinin görülme sıklığı artıyor. Zira obezite rahim kanseri riskini 3 kat yükseltiyor! Bunun nedeni ise obezitede artan yağ dokusunun rahim kanseri için risk oluşturan kandaki östrojen seviyesini arttırması.

    Ayrıca ömrün uzaması ve çocuk doğurma oranlarının düşmesi de rahim kanserinin sıklığını arttıran  diğer önemli etkenleri oluşturuyor. Genellikle menopoz sonrasında gelişse de rahim kanserlerinin yüzde 5’i 40 yaş altında görülüyor.

    Acıbadem Bakırköy Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Baki Erdem, rahim kanserinin erken teşhis edildiğinde genellikle sadece cerrahi yöntemle tedavi edilebilen bir hastalık olduğuna dikkat çekerek, “Rahim kanserinin rahim ağzı kanseri gibi tarama testi yoktur. Dolayısıyla yıllık jinekolojik muayeneler ve beklenmedik anormal vajinal kanamalarda jinekolojik kontroller önem taşıyor. Özellikle kanser için risk faktörleri mevcut ise jinekolojik tarama sıklığı hastalara göre arttırılabiliyor” diyor.

    Doç. Dr. Baki Erdem

    Menopoz sonrasında kanamaya dikkat! 

    Rahim kanseri, ‘rahim içini döşeyen zardan (endometrium kanseri)’  ve ‘rahim duvarını oluşturan kas tabakasından’ kaynaklanan olmak üzere iki gruba ayrılıyor. En yaygın olarak rahim iç zarından kaynaklanan tipi görülüyor. Rahim kanserinin en sık ve ilk görülen belirtisi ise menopoz sonrasında beklenmedik anormal vajinal kanama oluyor.

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Baki Erdem, menopoz sonrası kanamaların yüzde 10’unda rahim kanseri saptandığını vurgulayarak, “Rahim kanseri üreme çağındaki kadınlarda normal adet döngüsü dışında fazla miktarda ya da düzensiz kanamalar şeklinde de bulgu verebiliyor. Pelvik ağrısı, cinsel ilişki sırasında ağrı ve kilo kaybı bu kanserin diğer belirtilerini oluşturuyor” bilgisini veriyor.

    Obezite rahim kanseri riskini 3 kat artıyor!

    Östrojen fazlalığı tetikliyor!

    Rahim (endometrium) kanserlerinde, kanser hücreleri rahmin içini döşeyen tabakada gelişiyor. Bu kanser hücrelerinin hangi nedenle oluştukları ise henüz tam olarak bilinmiyor. Ancak östrojen hormonunun rahim kanserinin gelişiminde rol oynadığı belirtiliyor. Östrojen fazlalığı rahimdeki hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalmalarını ve kansere dönüşmelerini tetikleyebiliyor. Bu nedenle östrojen hormonunu fazla miktarda artıran faktörler kanser için risk oluşturabiliyor.

    Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Baki Erdem, rahim kanseri riskini artıran etkenleri, ‘ileri yaş, rahim kalınlaşması (endometrial hiperplazi), adet yaşının erken olması, geç menopoza girmek, obezite, hiç doğurmamış olmak, infertilite (kısırlık) ve tedavisi, meme-yumurtalık kanseri öyküsü, diyabet, östrojen salgılayan yumurtalık tümörleri, progesteron olmadan sadece östrojen replasman tedavisi, tamoksifen kullanımı (meme kanseri tedavisinde yararlanılır), HNPCC (Herediter nonpolipozis colorektal cancer) gibi genetik kansere yatkınlık durumları’ olarak sıralıyor.  

    Tanı endometrial biyopsi ile konuyor 

    Tanı için öncelikle jinekolojik muayene ve eş zamanlı ultrason yapılarak rahim içi değerlendiriliyor. Ardından rahim kanseri şüphesi varsa tanıyı kesinleştirmek için endometrial biyopsi yöntemine başvuruluyor. Rahim kanseri tanısı endomterial biyopsi işlemiyle konuluyor.

    Bu işlemde çoğu zaman anesteziye bile gerek olmadan rahim içinden biyopsi alınıyor ve materyal patolojik incelemeye gönderiliyor. Bazen rahmin içinin görülmesini sağlayan ve histeroskopi olarak adlandırılan kameralı sistemle de biyopsi işlemi yapılabiliyor. Tanı konulduktan sonra hastalığın yaygınlığı ile ilgili şüphe varsa, genellikle MR yöntemiyle karın içi görüntülemesine başvuruluyor.

    Gelişmiş tedavi yöntemleri önemli avantajlar sağlıyor! 

    Rahim kanseri cerrahi yöntemle tedavi  edilebilen bir hastalık. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Baki Erdem, son yıllarda bilimsel gelişmelerin ışığında operasyonun laparoskopik (kapalı cerrahi) olarak yapılabildiğine işaret ederek, “Ameliyatı kapalı yöntemle uygulamamız, daha az ağrı, daha az kanama, iyileşme sürecinin daha hızlı olması gibi önemli avantajlar sağlıyor. Rahim kanserinde cerrahi yöntemle rahim ve yumurtalığı alıyoruz. Ameliyat esnasında ‘frozen inceleme’ dediğimiz patolojik incelemeden de yararlanabiliyoruz. Böylece kanserin rahim duvarında olan yaygınlığını görebiliyor ve gerekirse lenf bezlerini de aynı anda çıkarabiliyoruz. Yine sentinel, yani nöbetçi lenf nodu uygulaması sayesinde tüm lenf nodlarını değil, sadece tümörün ilk gidebileceği lenf istasyonunu belirledikten sonra çıkararak, operasyonu tamamlayabiliyoruz. Böylece hastayı tüm lenf nodlarının alınmasına bağlı oluşabilecek lenfokist ve bacaklarda kalıcı şişlik ile seyreden lenfödem gibi bazı risklerden koruyabiliyoruz” diyor.  

    Cerrahi yöntemde başarıya götüren en önemli noktanın karın içerisinde yer alan tüm tümör odaklarının temizlenmesi olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Baki Erdem, operasyon sonrası yaygınlık veya moleküler düzeyde risk saptanırsa tedavinin kemoterapi, radyoterapi ve hedefe yönelik ajanlarla da desteklenebildiğini söylüyor.

    Türkiye’de Kadınların Yüzde 60’ı Düzenli Sağlık Kontrolüne Gitmiyor

    0
    Turkiyede Kadinlarin Yuzde 60ı Duzenli Saglik Kontrolune Gitmiyor

    Yapılan araştırmaya göre kadınların düzenli sağlık kontrolüne ilişkin alışkanlıklarını ve bariyerlerini anlamak ve kadınları sağlık kontrolüne teşvik etmenin yollarını tespit etmek üzere kadınların sağlık ihtiyaçlarına odaklanan “Kadın Sağlığı Araştırması” raporlandı

    Yapılan araştırmaya göre kadınların düzenli sağlık kontrolüne ilişkin alışkanlıklarını ve bariyerlerini anlamak ve kadınları sağlık kontrolüne teşvik etmenin yollarını tespit etmek üzere kadınların sağlık ihtiyaçlarına odaklanan “Kadın Sağlığı Araştırması” raporlandı.

     Türkiye’nin en büyük online sağlık platformu DoktorTakvimi, araştırma şirketi Twentify iş birliğiyle kadınların düzenli sağlık kontrolüne ilişkin alışkanlıklarını ve bariyerlerini anlamak ve kadınları sağlık kontrolüne teşvik etmenin yollarını tespit etmek üzere kadınların sağlık ihtiyaçlarına odaklanan “Kadın Sağlığı Araştırması”nı gerçekleştirdi.

    18-54 yaş arasında ABC1C2DE SES (sosyal ekonomik statü) grubu, Türkiye temsili 1235 kadın katılımcının katıldığı araştırmaya göre kadınların yüzde 60’ının düzenli sağlık kontrolüne gitmediği; psikolojik sağlık, cinsel yolla bulaşan hastalıkların kontrolü, menopoz ve osteoporoz gibi konulara daha az öncelik verdiği görüldü. Ankete katılanların yüzde 67’si çocuklarını düzenli sağlık kontrolüne götürürken, kendileri için sağlık kontrolü yaptıran annelerin oranı yüzde 45 oldu.

    Araştırma kapsamında kadınlara yöneltilen “kadın sağlığı denildiğinde, aklına neler geliyor?” sorusunun cevabına göre kadın sağlığıyla en fazla ilişkilendirilen çağrışımların başında yüzde 20 ile jinekolojik hastalıklar geliyor. Onu yüzde 18 ile meme kanseri, yüzde 14 ile regl, yüzde 11 ile rahim kanseri takip ederken; ruh sağlığı yüzde 1, kemik erimesi yüzde 2, beden sağlığı yüzde 2 oranlarıyla listenin en alt sıralarında yer alıyor. Katılımcıların üreme sağlığı ve kadın üreme sistemiyle ilgili hastalıklara güçlü bir şekilde odaklanılırken, genel fiziksel ve zihinsel sağlık sorunlarına dair çok daha az farkındalığa sahip olunduğu görülüyor. AB SES grubu daha az “kadın hastalıkları”ndan bahsederken, “smear testini” daha çok ifade ediyor. 18-24 yaş grubu için en çok akla gelen “adet/regl” iken, 35-44 yaş arasında “rahim kanseri” akla geliyor. “Doğum kontrolü” konusunun Güneydoğu Anadolu bölgesinde diğer bölgelere göre daha çok akla geldiği, Ortadoğu Anadolu’da ise regl konusunun en az akla geldiği görülüyor.

    KADIN SAĞLIĞINDA ODAK MENSTRUAL DÖNGÜ

    Araştırmaya göre kadın sağlığında birincil odak yüzde 25 ile menstrual (adet/regl) döngü ve ardından yüzde 23 ile meme kanseri taraması. Yüzde 19 ile rahim ağzı kanseri, yüzde 8 ile doğum kontrolü ve doğurganlık gibi diğer alanlar da ön plana çıkarken, cinsel yolla bulaşan hastalıkların kontrolü yüzde 6, psikolojik bozukluk yüzde 5, menopoz yüzde 4 ve osteoporoz yüzde 2 oranında ifade ediliyor ve daha az öncelik veriliyor.​ Kadın sağlığı denildiğinde akla gelen “menstrual döngü, adet dönemi sorunları ve yönetimi” konusu 18-24 yaş grubu, bekarlar ve çocuksuz kişiler tarafından daha çok belirtiliyor. Meme kanseri taraması 45-54 yaş kadınların, rahim ağzı kanseri 35-44, 45-54 yaş grubu ile çocuklu kadınların, doğurganlık konusu ise AB SES grubunun aklına daha çok geliyor. Bölgelere bakıldığında ise menstrual döngü, adet dönemi sorunları ve yönetimi konusunun en çok Batı Marmara’da ifade edildiği görülüyor. Psikolojik rahatsızlıkları ise az Ege bölgesinde ifade ediliyor.

    EN SIK YAŞANAN SAĞLIK SORUNU CİLT HASTALIKLARI

    Araştırmaya katılan kadınların yüzde 16’sı halihazırda uzun süreli bir sağlık sorunu yaşadığını belirtiyor. Yaşanan sağlık sorunlarına bakıldığında ise yüzde 30 ile en sık cilt sorunları görülüyor; bunu yüzde 20 ile sinir sistemi/nörolojik hastalıklar, yüzde 17 ile solunum yolu hastalıkları ve yüzde 16 ile kas-iskelet sistemi hastalıkları takip ediyor. Yüzde 13 ile menopoz ve yüzde 12 ile kadın hastalıkları takip ediyor. Özellikle menopoz ve kas-iskelet sistemi hastalıklarının yaş aralıklarıyla vurgulanması, 45-54 yaş grubunda diğer yaş gruplarına göre daha yüksek bir prevalansa işaret etmektedir. Yüzde 5 ile kanser ve yüzde 11 ile kalp hastalıkları en alt sırada yer alıyor. Katılımcıların yüzde 27’si genetik hastalık yaşadığını belirtiyor.

    ​KADINLARIN SADECE YÜZDE 40’I RUTİN KONTROLLERİ YAPTIRIYOR

    Araştırmaya göre, kadınların yüzde 40’ı düzenli sağlık kontrolünden geçiyor. AB SES grubu, evli kadınlar, üç yıl içinde çocuk sahibi olmayı planlayanlar ve DoktorTakvimi’ni bilenler için bu oran yüzde 50’ye yaklaşıyor. Buna karşılık 18-24 yaş arası genç kadınlarda ve çocuğu olmayanlarda yüzde 30 civarına düşüyor.​ Katılımcıların yüzde 56’sı sağlık kontrollerinin öncelikli amacını rutin kontroller ve yıllık muayeneler olarak belirtirken, AB SES grubunda bu oran yüzde 66’ya yükseliyor. Yüzde 30’u ağrı ve hastalık nedeniyle doktora başvururken, bunu takiben özellikle 45-54 yaş arası kadınlar, AB SES grubu ve İstanbul’da yaşayanlar arasında yaygın olan meme sağlığı sorunlarına odaklanıyor. Ruhsal sağlık yüzde 10, cinsel yolla bulaşan hastalıkların kontrolü ise yüzde 7 ile en son sıralarda yer alıyor.

    YÜZDE 29’LUK KESİM SAĞLIK KONTROLÜNÜ GEREKLİ GÖRMÜYOR

    Verilere göre katılımcıların sağlık kontrollerini atlamalarının başlıca nedenleri arasında ise yüzde 29 ile gerekli görülmemesi birinci sırada bulunuyor. Onu yüzde 28 ile devlet hastanelerinden randevu almanın zorluğu, yüzde 26 ile zamansızlık, yüzde 16 ile özel hastanelerin pahalı olması takip ediyor. Son üç nedeni ise yüzde 0,4 ile aile/eş itirazları, yüzde 1 sağlık kurumunda kadın doktorun olmaması ve yüzde 2 ile yakınlarda sağlık kurumu/hastanenin olmaması oluşturuyor.

    KADINLARIN 19’U DOKTOR ARARKEN İNTERNET YORUMLARINA BAKIYOR

    Katılımcılara doktorları nereden araştırdıkları da soruluyor. Doktor ararken katılımcıların yüzde 44’ü tanıdık doktorlara bağlılık göstererek her zamanki doktorlarını tercih ediyor. Yüzde 38’i güvenilir hastaneleri seçiyor, yüzde 29’u tanıdıklarına soruyor ve yüzde 19’u internet yorumlarına bakıyor. Sağlık blogları ve fonlarda araştırma yapanlar ise yüzde 9 ile en sonda yer alıyor.

    Şehir Hatları Tarihinin İlk Kadın Kaptanı Deniz Taksi’nin Dümeninde

    0
    Şehir Hatları Tarihinin İlk Kadın Kaptanı Deniz Taksi’nin Dümeninde

    Şehir Hatları tarihinin ‘’İlk Kadın Kaptanı’’ Deniz Taksi’nin dümeninde göreve başladı. 

    Yolcularına deniz ulaşımında güvenilir ve konforlu bir hizmet sunan Şehir Hatları’nın tarihinde ilk kez bir kadın kaptan iş başı yaptı. Yaklaşık iki ay boyunca Deniz Taksi çalışma sistemi, tekne tanıtımı, makina hakkında teknik bilgi, acil durumlar ve prosedürler, Deniz Taksi çalışma bölgesi gündüz ve gece saha eğitimi, yakıt alım operasyonu gibi birçok farklı konuda eğitim alan ve eğitimler sonucunda girdiği sınavda başarılı olan Buse Özge Özyılmaz Deniz Taksi kaptanı olarak görevine başladı.

    İş hayatına grafiker olarak başlayan ancak deniz sevgisinden dolayı kariyer planını farklı bir yöne çeviren Buse Özge Özyılmaz, 2019 yılında Gemicilik Sertifikası, 2021 yılında ise Kaptanlık Sertifikası aldı ve 2019-2021 yılları arasında gemici olarak, 2021-2023 yıllarında ise yat kaptanı olarak görev yaptı. Yat kaptanlığı yaptığı dönemde Deniz Taksilerle sürekli karşılaştığını söyleyen Özyılmaz, “Özellikle hızlı ve çevreci olmalarından çok etkileniyordum. Onun dışında Şehir Hatları’nın başında bir kadın genel müdür olması da beni buraya çeken sebeplerden biriydi. Kadınların her alanda etkin olmasını önemsiyorum ve gurur duyuyorum. Şu anda insanların beni kaptan olarak gördüğündeki şaşkınlığı da hoşuma gidiyor. Şehir Hatları tarihinde ilk kadın kaptan olmak bir yandan mutluluk verici diğer yandan büyük bir sorumluluk.” diye konuştu.

    Kadın Kaptanlara Fırsat Eşitliği Yaratmaya Devam Edeceğiz

    İş başvurularını cinsiyetten bağımsız bir şekilde aldıklarını ve değerlendirdiklerini işe alımlarda aynı zamanda liyakat usulünü göz önünde bulundurduklarını belirten Şehir Hatları Genel Müdürü Sinem Dedetaş, “Cinsiyet kavramını ortadan kaldırdıktan sonra herkes iş başvurusu yapabilir duruma geldi. Şu anda kaptan olarak işe başlayan arkadaşımız da başvurusunu yaptı ve gerekli şartları sağladığı için ekibimizin bir parçası oldu. Şehir Hatları tarihinde ilk kez bir kadın kaptanının görev almasından dolayı mutluluk duyuyorum, bu aynı zamanda büyük bir vizyonun da parçası. Bu işler her zaman bir liderle başlıyor. Sayın Başkanımız Ekrem İmamoğlu’nun fırsat ve cinsiyet eşitliği konusundaki duruşunu ve vizyonunu artık hepimiz biliyoruz ve bu bizlere de yansıyor. Her birimiz kendi alanlarımızda cinsiyet ve fırsat eşitliğini uyguluyoruz.” ifadelerinde bulundu.

    Kadın İstihdamında 4 Yılda Yüzde 245 Oranında Artış Yaşandı 

    Tüm İBB çatısı altında başlayan dönüşümle birlikte kadın istihdam oranlarında büyük bir artış yaşandığını belirten Dedetaş, “Daha önce CV’si bile kabul edilmeyen kadınlar bugün kurumumuzun pek çok farklı biriminde görev alıyor. 2019’la bugünü kıyasladığımızda kadın istihdamında toplam yüzde 245 artış olduğunu görüyoruz. 2020 yılında ilk kez kadın gemici ve yağcılar göreve başlamıştı bugün ise Şehir Hatları tarihinin ilk kadın kaptanı iş başı yaptı. Çeşitlilik ve cinsiyet eşitliğine olan inancımızla her bireyin yetenek ve potansiyeline inanıyor ve değer veriyoruz. Şehir Hatları olarak, kadın istihdamına katkıda bulunmak ve fırsat eşitliği yaratmak için öncü rolümüzü sürdürmeye devam edeceğiz.’’ dedi.

    Kurban Bayramı’nda Sağlıklı Beslenmek İçin 7 Öneri

    0
    Kurban Bayramı’nda Sağlıklı Beslenmek İçin 7 Öneri

    Kurban Bayramı, sevdiklerimizle bir araya geldiğimiz, paylaşımların yoğunlaştığı, keyifli sofralarda çeşit çeşit yemeklerin yendiği güzel günleri içinde barındırıyor. Ancak bayramda beslenme alışkanlıklarının hızla değişmesi sağlık için bazı sakıncaları da beraberinde getirebiliyor.

    Özellikle bayram ziyaretlerinde sunulan ikramları kontrollü tüketmek, et ve tatlı tüketiminde aşırıya kaçmamak sağlıklı ve formda kalmak için önem taşıyor. Memorial Bahçelievler Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uz. Dyt. Nihan Yakut, Kurban Bayramı’nda doğru beslenmek için önerilerde bulundu.

    Kurban etini kızartmaktan ve kavurmaktan kaçının

    Kurban Bayramı’nda özellikle etin kesiminden saklamasına, tüketimine kadar pek çok noktaya dikkat edilmesi gerekmektedir. Yeni kesilmiş hayvanların etlerindeki sertlik hem pişirme hem de sindirimde zorluğa yol açar. Özellikle mide-bağırsak hastalığı olan kişiler kurban etlerini hemen tüketmemelidir. Etler 24-48 saat buzdolabında bekletildikten ve dinlendirildikten sonra haşlama, ızgara, buğulama şeklinde pişirilmelidir. Bekletilmeden tüketilen etler öğün sonrasında karında rahatsızlık, şişkinlik, gaz gibi şikayetlere neden olabilir. Pişirirken eti kızartmanız ya da kavurmanız, vücudunuza yüksek miktarda yağ almanıza sebep olacaktır. Mümkünse kavurma- kızartma gibi pişirme yöntemlerinden uzak durulması gerekmektedir.

    Etlerin tazeliğini ve lezzetini doğru saklama koşulları ile koruyun

    Kurban etini doğru şekilde saklamak, tazelik ve kaliteyi korumak için önemlidir. Taze kesilen etleri hemen buzdolabına yerleştirilmesi ve +4°C’lik soğuk bir ortamda saklanması gerekmektedir. Etler hava geçirmez poşetler veya kapların içinde muhafaza edilmelidir. Uzun süreli saklama için derin dondurucu tercih edilmelidir. Dondurmadan önce etlerin porsiyonlara ayrılması ve hava geçirmez kaplara yerleştirmesi gerekmektedir. Dondurucu sıcaklığını -18°C veya daha altında olmalıdır. Kurban etini doğru şekilde saklayarak tazelik, lezzet ve besin değerini koruyabilirsiniz.

    Bayram sofralarında yeşil yapraklı sebzeler ile hazırlanmış salatalara yer verin

    Kurban Bayramı’nda çoğu insanın et tüketimi normal günlere oranla artmaktadır. Özellikle kolesterol ve kalp damar hastalığı bulunan kişilerin miktar kontrolüne dikkat etmeleri gerekmektedir. Kırmızı ette bulunan doymuş yağ oranının yüksek olması kalp damar hastalıklarına davetiye çıkaracağından kurban etini tüketmeden önce yağlı kısımlarını ayırmalı ve elden geldiğince yağsız ve az yağlı et tüketilmelidir. Kırmızı et hem iyi protein kaynağı hem de yüksek oranda demir içermektedir. Etin içerisindeki demirin biyoyararlanımı artırabilmek için, iyi bir C vitamini kaynağı olan yeşil yapraklı sebzeler ile yapılmış salataya sofrada yer verilmesi doğru bir seçim olacaktır. Günlük kırmızı et tüketimi her birey için farklılıklar göstermekle birlikte sağlıklı bireylerde ortalama 100-300 gram aralığında olmalıdır.

    Hem dengeli ve hem de çeşitli beslenin

    Kurban Bayramı’nın içinde bulunduğu günlerde çeşitli besin gruplarından yeterli miktarda tüketmek önemlidir. Etin yanı sıra sebzeler, meyveler, tahıllar ve süt ürünleri gibi diğer besinleri de içeren dengeli bir beslenme planı oluşturulmalıdır. Özellikle et yenecek öğünde et miktarı 120 gr’ı (4 köfte kadar) geçmemeli, yanında çeşitli sebzelerle hazırlanmış az yağlı bol salata ve esmer ekmek türlerinden 1-2 dilim tercih edilebilir. Eğer pilav veya makarna tüketilecekse ekmek yenmemesi dengenin korunmasını sağlayacaktır. Aynı şekilde ekmek tüketilecekse pilav ve makarna tüketmek, dengeyi bozarak karbonhidrat yoğunluğunu arttırarak kilo alınmasına sebebiyet verecektir. Asitli, şekerli, kalorili içecekler yerine ayran, şekersiz komposto gibi içeceklerin tercih edilmesi de sağlığı korumak için doğru seçim olacaktır.

    Yeterli ölçüde su tüketin

    Bayramda aşırı et tüketimi, tuz oranının artmasına sebebiyet verebilmektedir. Bunun yanı sıra yetersiz su tüketimi de söz konusu olabilmektedir. Vücudun su ihtiyacını karşılamak için yeterli miktarda su içmek önemlidir. Özellikle Kurban Bayramı’nda tüketilen yiyeceklerin ardından su tüketimi daha da önem kazanır. Bol su içerek vücudun susuz kalmasının önüne geçilmeli ve sindirim-boşaltım sistemi sağlığı desteklenmelidir. Mutlaka gün içerisine yayacak şekilde 2-2,5 litre su içilmelidir.

    Tatlıların porsiyonlarını küçültün

    Bayramların olmazsa olmazı tatlılar ne yazık ki masum olmayabiliyor. Şerbetli tatlı, artan et tüketimi ve bayramın sıcaklara denk gelmesi ile kronik rahatsızlığı olan kişileri rahatsız edebilmektedir. Şerbetli ve ağır tatlılar yerine, daha hafif ve sağlıklı alternatifler tüketilmelidir. Hurma, kuru meyveler, sütlü tatlılar veya şekersiz tatlılar gibi seçenekler tercih edilebilir. Ayrıca ev yapımı tatlılar da kontrollü bir şekilde tüketilebilir. Şeker miktarını azaltmak için alternatif tatlandırıcılar kullanmak da diğer bir seçenek olabilir. Küçük porsiyonlarla tatlıyı tadabilir ve aşırıya kaçmadan da keyfini çıkarabilirsiniz.

    Kısa bir yürüyüş ile harcanılan enerjiyi artırın

    Kurban Bayramı döneminde egzersiz yapmak, sağlıklı bir yaşam tarzını sürdürmek açısından önemlidir. Bayram süresince yeme alışkanlıklarının değişmesi ve hareketsizlik, vücutta enerji birikimine ve kilo artışına neden olabilir. Bu nedenle düzenli egzersiz yapmak, metabolizmayı hızlandırarak kilo kontrolüne yardımcı olabilir. Yürüyüşe çıkmak, bisiklet sürmek, aile ile spor oyunları oynamak gibi aktiviteler bayram süresince fiziksel aktivite seviyesini artırabilir. Gün içerisinde 30-40 dakikalık kısa yürüyüşler yaparak harcadığınız enerjiyi artırabilirsiniz. Egzersiz, bayram süresince enerji seviyesinin yükselmesine yardımcıdır, stresi azaltır ve genel sağlığı destekler. Bu nedenle Kurban Bayramı’nda düzenli egzersiz yapmaya özen göstermek önemlidir.