Devamı
    Ana Sayfa Blog Sayfa 301

    Kendin Yap (DIY) Klasiği: Takı Tasarımı

    0

    Benzer tasarımlı takılardan, başkalarının da üzerinde gördüğümüz bilekliklerden, kolyelerden hepimiz sıkılmadık mı? Bu işe biraz bütçe ayırarak, kendinize özgü tasarımlar oluşturmak sizin elinizde. Biraz vitrin gezip, biraz araştırma yaparak kendi takı koleksiyonunuzu oluşturmak pek de mümkün.

    İşte yapması birbirinden eğlenceli tasarımlar:

    • Yapması çok çok basit, ama duruşu da o kadar cool bir takı tasarımı ile başlamak istedik. Elinizdeki metal parçalarını örgü şeklinde bükün. Parmağınıza olacak kadarını büktükten sonra kalan parçayı yüzüğün ortasına gelecek şekilde şekillendirin. Metal parçalarını Eminönü ve Tahtakale’den rahatlıkla bulabilirsiniz.

    • Rengarenk bileklikler kuşkusuz her mevsimin gözdesi. Tuhafiyelerden rahatlıkla bulabileceğiniz kolye uçlarını iplerinize geçirin. Geçirdikten sonra iplerinizin ucuna bir kopça yerleştirin. Yeni bilekliğiniz hazır olacaktır.

    İşi biraz daha ileriye taşımak istiyorsunuz veya hobi olarak devam etmek istiyorsanız bir takı tasarım kursuna başlamak size göre olacaktır. Eh, hepimiz biliyoruz ki takı dünyası sadece boncuk dizmekten ibaret değil. Tabii ki, kendi çabanızla da yol kat edebilirsiniz ama kurslar hem yaratıcılığınızı bir adım öteye taşıyacak hem de öğrenme sürenizin kısalmasına fayda sağlayacaktır. Kurslarda genel olarak yaş sınırı bulunmamakla beraber, ücretlerin yüksek olmayışı ile de ilgi çekiciliğini koruyor.

    Sizler için, yeni bir hobi edindirmeyi düşündürecek farklı takı tasarım kurslarını sıraladık.

    Ergüvan Sanat

    96’dan beri Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak eğitim veren bir takı tasarım kursu. Kursun yeri İstanbul’da Kadıköy Caferağa’da olup, 1 ayda 12 saati kapsayan eğitim ücreti 180 tl.

    Değişim Sanat Akademisi

    Kurs, 2003 yılından itibaren İstanbul Bakırköy’e bağlı olarak hizmet veriyor. Hem kuyumculuk hem bijuteri eğitimi veren yerde 18 yaş sınırı mevcut. Eğitimler maksimum 10 kişilik sınıflarda veriliyor.

    Atölye Çayyolu

    Sadece takı tasarımı değil, birçok farklı atölyeye ev sahipliği yapan yer Ümitköy / Ankara’da hizmet veriyor. Otantik gümüş takı eğitiminden, bronz kilinden kolye yapım atölyesine kadar kurslardan haberdar olmak için internet sitelerini gözden geçirebilirsiniz.

    Atölye İzmir

    Takı tasarımı konusunda oldukça kapsamlı eğitim veren yer, takı tasarımında fikir bulma, farklı kolajlar ortaya çıkarma, üç boyutlu takı tasarımları ve Photoshop uygulamaları gibi dersler vermekte. Atölyenin süresi 60 saat ve İzmir, Pasaport / Konak’ta hizmet veriyor.

     

     

    Kadinvesaglik.org

     

    Yolda Kalmamak için: Lastik Değiştirme Sanatı

    0

     

    Yıllardır araba kullanıyorsunuz ama daha önce hiç lastik değiştirmediniz mi? Üstelik lastiğiniz tek başınıza yolculuk yaparken patladı. Panik yapmayın! Adımları takip ederseniz çok da zor bir süreç olmadığını göreceksiniz.

    Lastik değiştirmeden önce yedek lastik, bijon anahtarı, krikonun eksiksiz bir şekilde yanınızda olması çok önemli. Bu araçlara ek bir de biraz soğukkanlılığa ve bilgiye ihtiyacımız olacak! Lastiğin nerede patlayacağı hiç belli olmaz, böyle durumlara karşı yanınıza yedek kıyafet almak da yararlı olacaktır. Merak etmeyin, birkaç yedek tişört, hırka veya kalın bir polarla her duruma karşı hazır olacaksınız!

    Güvenliğinizi Sağladığınızdan Emin Olun

    Lastiğin patlamış olduğunu yoldayken fark etmek size panik yaptırabilir. Öncelikle aracınızı park edecek yer bulmaya odaklanmalısınız. İmkanınız olduğunca yüksekte bir park yeri olmalı. Seyir halindeki araçların sizi göreceğinden emin olmalısınız. Park etme sırasında freni sürekli ancak yavaş kullanmaya dikkat edin. Park halindeyken el frenini çekin ve arabayı birinci viteste bırakın. Aracın kendi kendine gitmemesi için bu önemli bir adım. Sonrasında dörtlülerinizi yakın ve lastik değiştirmek için ilk adıma geçin.

     

     

    Lastiği Değiştirirken Adımlar

    Lastiğinizi değiştirirken ilk dikkat etmeniz gereken adım, lastiği yerde bırakmak olacaktır. Eğer lastik havadayken bijonları değiştirmeyi denerseniz, bijonlarınızı çevirdiğiniz esnada lastik sürekli dönecek ve bu durum da bijonları çevirmenizi zorlaştırıyor olacak.

    Bu adıma dikkat ettikten sonra, lastiğinizi değiştirebilmek için bijon anahtarı ile bijonlarınızı çevirmeye başlayın. Sıkışan bijonları açmak için ayağınızdan güç almaya ihtiyaç duyacaksınız. Biz kadınların ayakkabılarını koruması adına arabada orta boylarda bir çekiç bulundurması akıllıca olacaktır. Böylece ayakkabılarınızı lastik uğruna mahvetmemiş olacaksınız. Çevirirken bijonlarınızı tamamen çıkarmadan, anahtarı saat yönünün tersinde döndürdüğünüze dikkat edin. Bu sırada biraz kol gücünüzden faydalanmanız gerekebilir. Söktüğünüz bijonları kaybetmemek için bir arada tutmayı unutmayın!

    Sıra, arabanın altına krikoyu yerleştirmeye geldi. Bu işlemi yapmadan önce arabanın düz bir zeminde olduğundan emin olun. Krikonun kolunu yavaşça çevirerek arabayı kaldırmaya başlayın. Yerle olan temasın en az 3 – 5 santim kadar kesilmiş olmasına dikkat edin. Lastik istediğiniz kadar havaya kalktıktan sonra bijon anahtarı ile gevşettiğiniz bijonlarınızı dikkatli bir şekilde çıkarın.

    Yedek lastiğinizi olması gerektiği yere getirip bijonları elinizle sıkabildiğiniz kadar sıkın. Yeteri kadar sıktığınızdan emin olunca krikoyu yere indirip, lastiğinizin tekrar yere inmesini sağlayabilirsiniz. Lastik tekrar yere indiğinde cıvatalarınızın olması gerektiği kadar sıkı olup olmadığını kontrol edin. Yedek lastiğiniz ,en azından, sizi bir tamirhaneye yetiştirmeye hazır olacaktır.

     

    Kadinvesaglik.org

     

     

     

    Farklı Turşu Tarifleri: Burada Turşusunu Kuruyoruz!

    0

     

    Sıcağa soğuğa aldırmadan her mevsim, suyunu ayrı kendisini ayrı tüketebileceğimiz bir yiyecek turşu bizler için.

    Tabii kendi elinizden çıkanın daha muhteşem olacağını biliyoruz. Bu nedenle, en çok sevileninden, yok artık dedirten turşu çeşitlerine beraber bakalım istedik. Birbirinden güzel turşu tariflerimizin sofraların tadı tuzu olacağı kesin.

    Turşu kurarken olmazsa olmaz birkaç mevzu var. Bunlardan en önemlisi tuz. Bildiğimiz sofra tuzu ile turşu kuramıyoruz, turşu kurmak için salamura tuzuna ihtiyacımız var. Sirkeyle yapılanı da limonla yapılanı da (hani şu meşhur kavga!) makbul olacağından, siz dilediğinizi tercih edebilirsiniz.

    Hangi sebzeyi / meyveyi tercih edecek olursak olalım sert olmasına dikkat etmemiz gerek, diğer türlü turşumuz kolayca yumuşayacaktır. Turşu kurarken, cam kavanoz tercih etmemiz en doğrusu olacaktır. Burada bir başka dikkat edilecek nokta ise, kavanozun boyutuna göre turşu malzemesi kullanmamız gerektiği. Yani; ölçü olarak cam kavanozun yarısını turşu diğer yarısını salamura tuzu ile doldurmalıyız.

    Turşunuza eklediğiniz nohut mayalanmasını hızlandıracaktır. Dilerseniz sarımsak, dere otu, maydanoz gibi malzemeler de ekleyebilirsiniz. Ufak püf noktalarımızı paylaştıysak, turşu tariflerimize geçelim!

    Kırmızı soğan turşusu: Tek başına yemekten çok, köftelerin, salataların ve mezelerin vazgeçilmez eşlikçisi olacak bir turşu tarifimiz var! Üstelik yapımı oldukça hızlı. Soğanların kabuğunu soyup, yarım ay şeklinde ince ince doğrayın, tuzla ovun. Derin bir kaba alıp üzerine üzüm sirkesi ekleyin. Şekerle karıştırılmış suyu, kaba aldığınız soğanların üzerine dökün. Taze karabiber ekleyip kapağını sıkıca kapatın. 1 gün beklettiğiniz turşu servise hazır olacaktır. Turşunuz açıldıktan sonra maksimum 3 hafta içerisinde tüketilmelidir.

    Fasulye turşusu: Kenarlarını ayıklayıp ikiye böldüğünüz dilediğiniz miktarda fasulyeleri 15 – 20 dakika kadar haşlayın. Kaynayan suyun içine kaya tuzunu ekleyin. Su soğuduktan sonra sirke ilave edip, fasulyelerinizi süzün. Fasulyeleri cam kavanozlara bölüştürün. Kavanozların yarısı dolacak şekilde olsun. Fasulyeden kalan sulu karışımları kavanozlara ilave edin ve birkaç diş sarımsak ekleyin. Kavanozların ağzını sıkıca kapattıktan sonra 2 – 3 hafta kadar güneş görmeyen yerde bekletin. Sonrasında yemeğe hazır olacaktır.

    Lahana turşusu: Bu tarif beyaz veya kırmızı lahana ile tercih edilebilir. Lahanalarını doğradıktan sonra kavanozun içine yerleştirin. Lahanaları limon veya sirke ile ovun. 1 limonu, 1 yemek kaşığı elma sirkesini, 1 litre suyu ve yarım su bardağı temizlenmiş sarımsağı bir kaba alıp, karıştırın. Karıştırdığınız karışımı cam kavanoza ilave edin. 2 – 3 hafta kapalı alanda olmasını bekleyin.

    Mantar turşusu: Pek alışkın olmadığımız ancak lezzetli mi lezzetli bir turşu tarifine merhaba diyoruz. Bu turşu için 1 kilo mantarı güzelce temizleyin ve sirkeli suda pişirin. Kavanozun dibine defne yaprakları ve taze karabiberi yerleştirip, üzerini mantar ile doldurun. Kavanozun alacağının 3’te 1’i kadar sirkeyi, tuzu ve suyu bir kaba alıp ısıtın. Soğuyan karışımı kavanozun içine aktarıp sıkıca kapağını kapatın. Mantar turşusunu bir gün sonra servis edebilirsiniz.

     

    Salatalık turşusu: Olmazsa olmazını sona sakladık. Salatalık turşusu, kuşkusuz hepimizin göz bebeği. Yapımı ise oldukça kolay. Kornişon salatalıkları yıkadıktan sonra bıçakla birkaçyerinden delin. Kavanozun içine yerleştirin. Su, kaya tuzu ve bir limondan oluşan karışımı kavanozun içine doldurun. Turşunuz 3 hafta içinde tüketmeye hazır olacaktır.

     

    Sirkeyle mi Limonla mı Yapacağınıza Karar Veremediyseniz!

     

    Kadinvesaglik.org

    Kıtır mı Kıtır Evde Gofret Tarifi

    0

    Canımız tatlı istediğinde kendimizi şımartabileceğimiz harika bir gofret tarifi ile karşınızdayız. Üstelik içinde katkı maddesi kullanmadan, pratik malzemeler ile. Bu tarife sadece sizler değil, çocuklarınız da bayılacak!

     

    Gerekli malzemeler:

    • 250 gram şeker
    • 250 gram tereyağı
    • 150 ml su
    • 150 ml pudra şekeri
    • 4 yumurta
    • 200 gram fındık (isteğe bağlı olarak)
    • 4 adet sade, uzun gofret

    Öncelikle; su ve şekeri karameliz olana dek kaynatıyoruz. Onlar kaynarken, oda sıcaklığında tuttuğumuz tereyağını ve pudra şekerini çırpıyoruz. Karışımı çırparken, elimizdeki 4 yumurtayı eklemeye devam ediyoruz. Karameliz olan karışıma tereyağını ekleyip, karıştırıyoruz. Karameliz olan sosumuza irice dövülmüş fındıklarımızı ekliyoruz. Sosun soğumasını bekledikten sonra, hazırlanan karışımı gofret dilimlerinin içine ilave ediyoruz. Sosumuzu incekatlar halinde ilave ettikten sonra, gofretimiz sunuma hazır! Dilerseniz, gofretin üst katmanını Nutella ve dilimlenmiş muzlar ile de süsleyebilirsiniz.

    Gofretin kendisini evde hazırlamak için ihtiyacımız olan malzemeler:

    • 1 yumurta
    • 1/3 su bardağı toz şeker
    • 1 su bardağı un
    • 2 çorba kaşığı krema
    • Yarım çorba kaşığından biraz daha az vanilya ekstresi veya şekerli vanilin

     

    İlk aşamada yumurtayı ve şekeri çırpıyoruz. Sonrasında unu, kremayı ve vanilya ekstresini ilave ediyoruz. Karıştırdığımız karışımı makineye dökmeden önce buzdolabında 1 saat dinlendirelim. Hamurun tam olarak pişmeye hazır olması için buna ihtiyacımız olacak.

    Buzdolabından çıkardıktan sonra ise külah makinesi kullanarak gofretlerinizi çıkarabilirsiniz. Karışımı dökmeden önce, külah makinesini iyice ısıtalım, makine ısındıktan sonra tam ortasına hazırladığımız hamur karışımından ekleyelim. Külah makinesi olmayanlar ise tost makinesine takılan aparatlar yardımı ile aynı sonucu alabilir. Gofretlerin istendiği kadar çıtır olabilmesi için bu iki makineden birini ihtiyaç duyacağız. Bu aşamadan sonra çıtır çıtır gofretleriniz hazır olacak! Eğer gofretinizin daha şekilli çıkmasını isterseniz çeşitli metal kurabiye kalıplarından yararlanabilir, karışımlarınızı metal kurabiye kalıplarının içine dökerek de çıkarabilirsiniz. Afiyet olsun!

     

    Kadinvesaglik.org

    Kadınların Aklını Çelebilecek 10 Otomobil

    0

    Otizm: Ayrımcılığa Değil, Farkındalığa İhtiyaçları Var!

    0
    Attitude boy

    Otizm spektrum bozukluğu, doğuştan gelen ve genellikle yaşamın ilk üç yılında fark edilen, gelişimsel bir bozukluktur. Türkiye’de 0 – 18 yaş aralığında 352 bin otizmli çocuk bulunuyor. Oysa ki bu çocuklardan eğitim alabilenlerin sayısı yalnızca 21 bin. Her 68 çocuktan birinin otizmli doğduğunu unutmamamız gerekiyor ve sanılanın aksine, otizm, çocuğun yetiştirilme ortamından bağımsız olarak, nörobiyolojik temellere dayanıyor. Bu nedenle otizm hakkında bilgiye sahip olmak ve erken teşhisin öneminin farkında olmak oldukça önemli.

    Erken teşhis neden önemli diyoruz, çünkü beyin gelişiminin en hızlı olduğu dönem yaşamımızın ilk beş yılıdır. Otizm teşhis olarak sonradan konulabilen bir hastalık olsa bile, kişinin sonradan otizmli olma durumu söz konusu değil. Bu yüzden bebeklerde ilk 36 ay çok önemli. Her ne kadar, günümüzde otizmin yüzde yüz tedavisi maalesef mümkün olmasa da, araştırmalar yüzde yetmişe kadar düzelmelerin mümkün olduğunu kanıtlıyor. Bu nedenle, erken teşhisin öneminin farkında olmamız gerek.

    Otizm tanısının nasıl konulacağına gelirsek, otizmli çocuklar normal şartlarda kendilerinden beklenen iletişimi kuramazlar. Yaşıtlarına göre daha geç konuşmaya başlarlar, göz teması kurmada problem yaşarlar, bazen işitmiyorlarmış gibi hissedilebilir. Hislerde de hissizlik durumu oluşabilir. Ağrıya, soğuğa veya sıcağa, acıya karşı olan tepkisizlikleriyle dikkat çekerler. Özellikle bu belirtiler ilk 36 ay için oldukça önemlidir.

    Otizmli çocuklar, kendilerini ifade etmekte zorluk çekerler ve yalnız oynamayı, yalnız olmayı tercih ederler. Bazı takıntılı davranışları olur, farklı eşyalara ilgi duyma eğilimleri olabilir. Bu belirtilerin fark edilmesi durumunda, aile bir çocuk psikiyatrisinden destek almalıdır. Aile, otizm tanılamasından sonra, Rehberlik ve Araştırma Merkezlerine gitmelidir. Eğer çocuğunuza otizmli tanısı konuldu ise, Özürlü Sağlık Kurulu Raporu almanız gerekmektedir. Sonrasında aileler, bireysel destek merkezlerini veya Otistik Çocuklar Eğitim Merkezlerini tercih edebilirler. Çocuğunuzun gelişimi her yıl Rehberlik ve Araştırma Merkezi tarafından takip edilir ve ona göre yıllık bir eğitim planı çıkarılır. Bu eğitimlerin, düzelmelerin umut verici aşamalara gelmesi adına oldukça önemli olduğunu unutmamak gerekir. Otizmli çocukların ailelerinin bunun farkında olması ve desteklerini esirgememeleri büyük önem taşımakta.

    Otistik bir çocuğa sahip olmak, aileleri kaygıya ve endişeye sürükleyen bir süreç olsa bile; ailelerin umutsuzluğa düşmeden tedaviye gönül vermeleri çok önemli olacaktır. Özellikle aile, taşıdığı bu kaygıyı çocuklarına yansıtırsa, bu durum çocuklarının içine kapanmasına neden olabilir. Aile çocukları konusunda karamsarlığa düşse dahi bunu kesinlikle çocuklarına hissettirmemelidir. Çocuğunu sevdiği ve yanında olduğu duygusunu ona aşılamalıdır. Yani aile, tedaviden sonuç almak istiyorsa; kesinlikle çocuklarına daha pozitif ve sağduyulu bir şekilde yaklaşmalıdır. Otizmin bir farklılık olduğunu kabul edip, durumu bir an önce kabullenmek hem aile hem çocuk için en yararlısı olacaktır.

    Unutmayalım ki, otizm tedavisi oldukça uzun, engebeli ve yoğun olan bir süreç. Bu süreci ne kadar erken başlatırsak, tedaviye cevap alabilmek de o kadar mümkün olacaktır. Her çocuğun hakkı olan eğitimi sizin çocuğunuz da alabilmeli. Çocuğunuz ancak siz yanında olursanız engelleri aşmaya cesaret edebilir, bunu lütfen unutmayın.

    Kadinvesaglik.org

    Viagra Mı? O Da Ne, Ben Hiç (ihtiyaç) Duymadım!

    0

    Türkiye’de 40’lı yaşlarından itibaren erkeklerin %70’inin yaşadığı ereksiyon sorununa ilaç(!) gibi gelen ilaç, Viagra. Peki, ilacın kullanımı altında gerçekten mantıklı sebepler mi yatıyor ve kadınlar Viagra kullanıma erkekler kadar olumlu mu yaklaşıyor? Yoksa bu ilacın kullanımı sadece erkekleri mi tatmin ediyor? Eminim hepimiz bu konudaki genel görüşü oldukça merak ediyoruz.

    Öncelikle Viagra nedir? Viagra; farmakolojik çalışmalar süreci ortaya çıkarılan, ereksiyonun devamına yönelik amaca yarayan bir ilaçtır. Bilinenin aksine, internet sitelerinden satılması tamamen güvensiz ve illegal olup, doktor tavsiyesi ile eczanelerden temin edilebilir. Özellikle kalp ve tansiyon hastalarında kullanımının çok sakıncalı olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Ayrıca ereksiyon sorununu beraberinde getiren alkol ile beraber alındığında; vakaların ölümle sonuçlanma ihtimali bile var. Aman dikkat!

    Viagra hakkında hangimiz ne düşünüyoruz konusu ise iki farklı görüşe ayrılıyor aslında… Kadınların bazıları, (cinselliğe daha duygusal açıdan yaklaşanlar) kullanımından oldukça hoşnutsuz olurken, bazı kadınlar ise partnerlerinin cinsel performansını arttırması adına kullanımında ısrarcı bile olabiliyor. Erkeklerde de durum hiç farklı sayılmaz. Bazı erkekler ilaç kullanarak cinsel ilişkiye girme fikrini kendine yediremezken, bazı erkekler ihtiyaç dahilinde olmasa bile kullanımına son derece istekli. Hatta ve hatta, internette yapacağınız ufak bir araştırma ile, birçok erkeğin yana yakıla Viagra temin etmek için farklı alışveriş sitelerine başvurduğunu görebilirsiniz.

    Bir diğer yandan; kızlarsoruyor.com sitesinden isimsiz bir kadın kullanıcı; “erkek arkadaşımın performansından memnun değilim, bir iki seferle doymuyorum ayıptır söylemesi. Viagra kullansa yan etki yapar mı? 30 yaşında sağlık sorunu yok.” gibi bir soruyla, erkek arkadaşının kullanmasına kendisinin teşvik edeceğinden bahsediyor. Öte yandan, aynı sitede İnzibat isimli bir erkek kullanıcı ise; “doğal yollar varken böyle ilaçlara ne gerek var, hiç anlamıyorum,” gibi bir yorumda bulunuyor. Yine aynı sorunun yorumlarında MehmetFiliz adında başka bir erkek kullanıcı ise, “kendi tatmininiz için erkek arkadaşınızın sağlığını riske atmayın” önerisinde bulunuyor. Aynı yorumların devamında, Viagra kullanımı yerine Cialis adlı ilacı tavsiye eden de birçok insan var. Cialis, Viagra’nın aksine genç erkeklerin de kullanmaya yakın hissettiği bir ilaç olması ile ön plana çıkıyor. Aynı zamanda, bu bir tavsiye olmamakla beraber, Cialis’in alkole karşı yan etkilerinin daha az olduğu kanısına varılmakta. Elbette, benzer amaçlara hizmet eden bu iki ilaç arasında bir tercih yapmak kişinin tamamen kendi tercihine kalıyor. Ancak bu ve benzeri diyaloglardan, sadece kadınların isteği üzerine kullanılan bir ilaç varsayımını çıkarmak yanlış olacak gibi görünüyor. Çünkü benzer platformlarda, birçok erkek de, kadın partnerinin ilacın kullanımından rahatsız olduğunu, ancak kendisini daha iyi ve ‘erkeksi’ hissetmek adına kullanmaya devam edeceğini söylüyor.


    Ülkemizin insanının çoğu konuda olduğu gibi, genel yargıya varmasının imkansız olduğu bir noktaya bakıyoruz gibi gelebilir sizler için. Aslında burada önemli olan nokta, sağlığı tehlikeye atmadan doktor tavsiyesi ile ilacın kullanımına yanaşmak kesinlikle. Kamu spotuna yaraşır bir açıklama gibi görünse de, erkeğin veya kadının anlık zevkleri üzerine yoğunlaşmaktansa, ilacı doktor tavsiyesi ile ‘gerektiğinde’ kullanmakta yarar var gibi görünüyor. Ancak belirtmeden geçmeyelim lütfen, gerektiğinde!

    Kadinvesaglik.org

    Nereden Geliyor Bu Tüp Bebek?

    0

    Kulaktan kulağa, hakkında birçok şey duyduğumuz, ancak kimsenin nasıl olduğunu tam olarak kestiremediği bir tedavi yönteminden bahsedeceğiz! Evet, tüp bebek. Tüp bebek tedavisi nasıl gerçekleştiriliyor, kimlere uygulanabiliyor? Çocuk sahibi olmak isteyen / olamayan birçok anne adayının merak konusu!

    Öncelikle tüp bebek, normal şartlar ile gebe kalamayan kadınların başvurduğu bir yöntem diyebiliriz. Gebe kalamamanın arkasında birçok sağlık sorunu yatabiliyor. Tüp bebek ise, kadın ve erkek üreme hücrelerinin dışarıda, yani laboratuvar ortamında, birleştirilmesi ile yapılan bir tedavi süreci… Spermlerin laboratuvar ortamında döllenmesinden sonra ise gebe adayının rahmine yerleştirilip, sürecin tıpkı normal gebelik gibi devam etmesi sağlanıyor.

    Adım adım ilerlersek; tedavi sırasında, hormon ilaçları ile yumurtalıkların uyarılmasının ardından, olgunlaştırılıp sonrasında yumurtalıklar toplanıyor. Döllenmenin sağlanmasından sonra ise, embriyo anne adayının rahmine transfer ediliyor. Bahsettiğimiz gibi, bu aşamadan sonrası normal bir gebe adayı ile aynı süreçte ilerliyor. Anne adayının yapacağı gebelik testine kadar ise, anne adaylarını bir bekleme süreci bekliyor.

    Tüp bebek yöntemi, oldukça akıllarda yer edinen bir uygulama olmasıyla birlikte, aslında riskler de taşıyan bir tedavi süreci denebilir. Başarı oranı ülkeden ülkeye değişkenlik gösterebilirken, riskleri arasında dış gebelik, çoğul gebelik ve enfeksiyon gibi sağlık sorunları da barındırıyor. Dünya genelinde başarı oranı yaklaşık %40 olan bu yöntem, birkaç denemeden sonra başarı edinilmesi ile de oldukça umut verici. Tabii ki, kadınlarda yaş faktörünün de bu başarı da önemi göz ardı edilemeyecek kadar önemli. Belli yaşı geçmiş kadınların, yumurtalıklarında azalma ve yumurtalık kalitesi bağlamında, şansının daha düşük olduğu gerçeğine dikkat etmek gerek. Anne – baba adayları, tüp bebek tedavisinin olumsuz sonucunu, direkt bir nedenle öğrenmek isteseler de, tedavinin başarısız olmasının ardındaki asıl nedeni öğrenmek maalesef mümkün olmuyor.

    Her ne kadar, tüp bebek tedavisini anne adayları üzerine düşen sorumluluklar ile anlatılsa da, elbette baba adaylarının da önemli sorumlulukları bulunuyor. Erkek adayların tüp bebek tedavisinden iki ay önce kadar ateşli bir hastalık geçirmesi, tedavinin olumsuz yanıt vermesine neden olabiliyor veya sigara ve alkol alışkanlıkları, spor ve ağır egzersizler de tüp bebek tedavisinin sonucunu negatif etkileyebiliyor. Erkeklerin sıkı iç çamaşır giymemesi ve sıcak, kapalı ortamlar tercih etmemesi de (sauna veya hamam gibi) tedavinin başarısı için gerekli olan etkenlerden. Bunun ile beraber,  iki tarafı da aynı anda etkileyen koşullardan da bahsetmek mümkün. Çiftlerin, tedavi sürecinin belirlenmesinden sonra cinsel ilişkiye girmemesi ve yine aynı şekilde, tedaviden sonraki 10 gün de ilişkiden kaçınmaları gerekliliklerden. Tedavinin süresi, sadece sperm vermeden kaynaklı, erkekler için 10 dakika kadar bir işlem iken, kadınların tedavi süresi ise yaklaşık 10 gün sürüyor. 15 günlük bir sürecin ardından ise tedavi tamamlanıyor.

    Bedava Mı Sandın? Evet, Bu Mumlar Bedava!

    0

    Doğrusu neyin ne zaman trend olacağını hiç kestiremiyoruz! Fakat hangimiz şöyle salon sehpasının üzerine yerleştirdiğimiz güzel mumlara gelen “nereden aldın?” sorusuna “ben yaptım!” cevabını vermekten hoşlanmayız ki? Artık her şeyin elde yapılanının daha kıymetli olduğu su götürmez bir gerçek! Mumunuz romantik bir gecenin eşlikçisi de olabilir, arkadaşınıza yapabileceğiniz bir son dakika hediyesi de. Şık yemek davetlerinin, arkadaş buluşmalarının hatta doğum günlerinin gözdesi olacak rengarenk ve şık mumları gelin, lüks mumlara servet ödemeden beraber yapalım! Hem de güzel bir boş zaman aktivitesi kazanmış olalım!

    Mum yapımında, öncelikle ihtiyacımız olan iki önemli maddeyi hazırlamamız gerekiyor. Hazırlama aşamasında güvenli, yangın çıkma ihtimalinin olmadığı bir yer edinmeyi unutmayalım. Hazır kalıplar halinde satın alacağımız parafini, 80-90°C’lik ısı ile ocakta eritip, yine ocakta erittiğimiz stearinin üzerine ekliyoruz. Erimiş iki maddeyi homojen bir şekilde karıştırıyoruz. “E nereden bulacağız biz bunları?” demeyin! Araştırın. Yok yok, aslında bulması oldukça kolay! Birçok internet sitesinden ve ev malzemeleri satan yerden tedarik edebilirsiniz. Eğer, mumlarımızın rengarenk olmasını istiyorsak, hazırladığımız karışıma mum boyası veya gıda boyasını azar azar ekliyoruz. Dilerseniz, mumunuza çiçek esansı da ekleyebilir, böylece ortalığa hoş kokular yaymasını sağlayabilirsiniz.

    Sıvı halde bulunan karışımı, zeytinyağı ile yağladığımız (Arap sabunu da kullanılabilir) mum kabına döküyoruz, burada mum kalıbı kullanmamız ısıya dayanıklı olması açısında önemli. Mumu katılaşmaya bırakmadan önce mum fitilini bir tutucu yardımı ile kabın dibine geçiriyoruz. Bu noktada fitil yerine saf ipek pamuk da tercih edebilirsiniz. Kullanacağınız fitilin sabit kalabilmesi için, yapıştırıcı bir madde ile, kabın dibine yapıştırabilirsiniz.

    Buradan sonra yapacağımız tek şey, mumun soğumasını beklemek! Mum soğuduktan sonra, fitilinden yardım alarak mumu, kalıptan çıkarabilirsiniz. Ta ta! Mumumuz hazır!

    Şimdi mumun daha şık bir görüntü kazanması için işin eğlenceli kısmına geçiyoruz. Aslında bu nokta, tamamen sizin yaratıcılığınıza kalmış. Hali hazırda elinizde olan şık bir bardağı mumu koymak için kullanabilirsiniz ya da “yok ben bu kadar hazırcı mıyım?” derseniz, daha eğlenceli tasarımlar deneyebilirsiniz. Deniz kabuklarını, düz cam bir bardağı süslemek için kullanabilirsiniz. Bu süsleme, mumunuza çok daha yazlık bir hava katacaktır. Ya da rengarenk kurdelelerle süslediğiniz bir seramik kabı, hızlı bir şekilde daha eğlenceli bir görüntüye kavuşturabilirsiniz!

    Eski gipür veya danteller kullanmak da daha romantik – vintage bir görüntü kazandırmak için iyi bir seçenek olacaktır! Mandalina kabuklarından, kalpli, yıldızlı, çam ağaçlı metal kurabiye kalıplarına kadar bir sürü seçeneği mumunuzu yerleştirmek için denemeyi unutmayın. Eminiz ki eğlenceli ve özgün fikirlerinizle, fahiş fiyatlardaki mumlara taş çıkaran mumlar yaratacaksınız. E yalan mı, biz bile kıskandık!

    Kadinvesaglik.com

     

     

     

    Çocuklar İçin Sağlıklı Atıştırmalıklar

    0

    Doğru beslenme alışkanlığı tahmin ettiğimizden çok daha erken yaşlarda kazanılıyor. Henüz okul çağına gelmeden, evde ve dışarda yavrunuza yedirdiğiniz her şey gelecekte onun neyi nasıl yediğinde belirleyici bir faktör oluyor. Bu açıdan sağlıksız abur cubur yiyeceklerden uzak durmak hem onun sağlığı hem de sizin vicdanınız açısından çok önemli.

    Çocukların karbonhidrat, protein ve yağ besin gruplarından her birini içeren öğünler yemeleri, C vitamini içeren besinleri yeteri kadar tüketmeleri bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlıyor. Bunun için size evde kolaylıkla hazırlayabileceğiniz, hem damağa hem sağlığa hitap eden 10 sağlıklı atıştırmalık önerisi hazırladık.

    Cevizli Hurma Topları: 15 adet kuru hurmayı ılık suda yumuşayana kadar 10 dakika bekletin. Yumuşayan hurmaları çekirdeklerinden ayırın ve 6 tam ceviz ile mikserden geçirerek hamur kıvamında bir karışım oluşturun. Bu karışımdan ceviz büyüklüğünde parçalar kopararak top halinde yuvarlayın. Hurma, içeriğindeki A vitamini öncülleri sayesinde bağışıklık siteminin güçlenmesine yardımcı olurken, omega 3 öncülleri açısından zengin olan ceviz çocukların zihinsel fonksiyonlarının iyileşmesini sağlıyor.

    Muzlu Smoothie: 1 adet kabuğu soyulmuş muzu 1 su bardağı pastörize süt ile blenderdan geçirin. Potasyum ve kalsiyum açısından zengin bu karışım ikindi ara öğünü için ideal bir seçenek. Ayrıca muzda bulunan potasyum vücutta su-elektrolit dengesinin sağlanmasına, kan basıncının kontrolüne yardımcı oluyor ve kalp hastalıklarına karşı koruyor. Süt de kalsiyum içeriği ile kemik ve dişlerin güçlenmesine fayda sağlıyor.

    Ev Cipsi: 1 adet lavaş ekmeğini kare şeklinde dilimleyin. 1 çorba kaşığı sıvıyağ, 1çay kaşığı kekik, 1 çay kaşığı karabiber, 1 çimdik toz kırmızıbiberi karıştırın. Dilimlediğiniz lavaş ekmeklerini bu karışıma bulayın. Tepsiye serdiğiniz yağlı kağıda yerleştirin. 250 derecelik fırında 3-4 dakika ön yüzleri 3-4 dakika arka yüzlerini pişirin. Çocuğunuzun atıştırma isteğine hem sağlıklı bir çözüm bulmuş olacaksınız.

    Granola: 1.5 su bardağı sade yulaf ezmesi, mikserde iri kıyılmış 1 çay bardağı fındık içi, 1 çay bardağı kuru üzüm ve 2 çorba kaşığı hakiki balı iyice karıştırarak 100 derecelik fırında yarım saat pişirin. Hava almayan cam kapta saklayarak süt ya da yoğurtla karıştırarak kahvaltı veya ara öğünlerde çocuğunuza yedirebilirsiniz. B grubu vitaminlerinden zengin bir tahıl olan yulaf, çocukların yiyeceklerden aldıkları enerjiyi verimli bir şekilde kullanabilmesini sağlıyor. Ancak bir öğünde 2-3 yemek kaşığı tüketmek yeterli çünkü fazlası zararlı, kilo aldırabilir.

    Yoğurtlu Meyveli Bar: 300 gram (1 su bardağı) yoğurt ve 6 yemek kaşığı hakiki balı bir kapta iyice karıştırın. Bu karışıma 1 çay bardağı rondodan iri çekilmiş fındık parçaları ekleyin. Üzerine 1 su bardağı tanelenmiş narı ekleyin ve dondurucuda 1 gece bekletin. Dondurucudan aldıktan sonra kare dilimler halinde soğuk olarak servis edin.

    Yulaflı Kurabiye: 1.5 su bardağı sade yulaf ezmesini rondodan geçirin. 1 büyük boy olgun muz, 1 çay bardağı kuru üzüm, 5-6 adet önceden ılık suda bekletilmiş küçük küpler halinde dilimlenmiş kuru incir, yarım su bardağı iri kıyılmış fındık içi ve 1 çorba kaşığı tereyağını karıştırarak yağlı kağıt sarılmış fırın tepsisine ince bir katman halinde serin. 20-25 dakika 180 derece önceden ısıtılmış fırında pişirin. Piştikten sonra kare şeklinde dilimleyerek servis edin. Yulaflı kurabiyede bulunan kuru meyveler zengin kalsiyum ve demir içeriği ile çocukların büyüme ve gelişimine yardımcı oluyor. Günde 1-2 adet kurabiye tüketmeleri yeterli.

    Renkli Cips: 1 büyük elma, 1 büyük boy sert kıvamlı muz ve 1 orta boy havucu kabuklarını soyduktan sonra ince ince dilimleyip yağlı kağıt serili fırın tepsisine teker teker yerleştirin. Elma ve muzun kararmaması için üzerine birkaç damla limon suyu ekleyebilirsiniz. 120 derecelik fırında 1-1.5 saat boyunca pişmeye bırakın. Pişirme işleminden sonra 6-7 saat fırında bekletin. Sağlıklı cipslerinizin kıtır kıtır olmasını sağlayın.

    Hindistancevizli Yulaflı Kuru Meyve Topları: 4 yemek kaşığı yulaf ezmesi, 2 adet kuru hurma, 2 adet kuru kayısı ve 10 adet çiğ fındığı blender’dan geçirip 1 yemek kaşığı süt koyun ve minik minik yuvarlayın. Ardından Hindistan cevizi ile süsleyin.

    Meyveli İrmikli Muhallebi: 1 su bardağı süte 1 yemek kaşığı irmik ilave ederek tencerede ısıtın. 2 tane kuru inciri ince ince dilimleyerek ekleyin.

    Havuç topları: 2 adet havucu rendeleyin. 7-8 adet kuru hurmayı 10 dakika ılık suda beklettikten sonra çekirdeklerini çıkartıp rondodan geçirin. Diğer tarafta 1 su bardağı fındık içini de rondodan geçirin. Rendelenmiş havuç, rondodan geçirilmiş hurma ve fındık içini, 1 tatlı kaşığı toz tarçın, 2 yemek kaşığı ay çiçeği ya da mısır özü yağında soteleyin. Karışımdan ceviz büyüklüğünde parçalar alıp yuvarlayarak top haline getirin.

    Hindistancevizli Yulaflı Kuru Meyve Topları: 4 yemek kaşığı yulaf ezmesi, 2 adet kuru hurma, 2 adet kuru kayısı ve 10 adet çiğ fındığı blender’dan geçirip 1 yemek kaşığı süt koyun ve minik minik yuvarlayın. Ardından Hindistan cevizi ile süsleyin.

    Meyveli İrmikli Muhallebi: 1 su bardağı süte 1 yemek kaşığı irmik ilave ederek tencerede ısıtın. 2 tane kuru inciri ince ince dilimleyerek ekleyin.

    Muzlu Smoothie: 1 adet kabuğu soyulmuş muzu 1 su bardağı pastörize süt ile blenderdan geçirin. Potasyum ve kalsiyum açısından zengin bu karışım ikindi ara öğünü için ideal bir seçenek. Ayrıca muzda bulunan potasyum vücutta su-elektrolit dengesinin sağlanmasına, kan basıncının kontrolüne yardımcı oluyor ve kalp hastalıklarına karşı koruyor. Süt de kalsiyum içeriği ile kemik ve dişlerin güçlenmesine fayda sağlıyor.

    Kadinvesaglik.org