Devamı
    Ana Sayfa Blog Sayfa 297

    Okula Meydan Okuma Sanatı: Kendinize Zaman Ayırmak

    0

    Bir gün içinde, yapabileceğiniz yüzlerce farklı şey var; egzersiz yapmaktan meditasyona ya da yogadan, o her zaman çok istediğiniz romanı yazmaya, daha çok dinlenmeye veya güneşin doğuşunu izlemek için zaman bulabilmeye kadar… Ama belki de çoğu insan gibi zamanınız olmadı. Gerçek şu ki, hepimizin aynı miktarda zamanı var. Ama bazılarımız, yapmayı sevdiğimiz şeyleri yapmak için zaman ayırıyoruz, ve bazılarımız, hayatlarının sürekli taleplerinin ve baskılarının arasında geçmesine razı olmak durumunda kalıyor.

    Yaşınız kaç olursa olsun, okulun her yaşta oldukça zaman aldığını hepimiz biliyoruz. Peki okul hayatımızın, asıl hayatımızın önüne geçmesine izin mi vereceğiz? Tabii ki hayır. İşte, yaz tatilini beklemeden kendinize zaman ayırmanızı sağlayacak 5 yol!

    Korkmayın zor olmayacak, sadece biraz çabaya ihtiyacımız var hepsi bu.

    Daha Fazla “Kendim” İçin

    Gerekli olanı bularak başlayın. Yapmayı sevdiğiniz şey nedir? 4-5 şeyin kısa bir listesini yapın. Bunlar, isteklerinize yer açmanızı sağlayacaktır. Ne yapmak istediğinizin bilincinde olursanız, ona zaman yaratmak çok daha kolay olacaktır.

    Zamanınızı değersizleştiren şeyleri bulun. Çok fazla zaman harcadığınız ne var? Bu şeylere yakından bakın ve gerçekten gerekli olup olmadıklarını düşünün ya da bunları azaltmanın, en aza indirmenin veya ortadan kaldırmanın yollarını arayın. Bazen bir şeyler yaparken gerekli olduklarını varsayarız, ama eğer biraz düşünürseniz, onları hayatınızdan çıkarmanın yollarını bulabilirsiniz. Sadece zaman kaybetmenize neyin neden olduğunu anlamaya çalışın Bu sayede daha önemli şeylere yer açmak isteyeceksiniz. Sizi mutlu eden ve yapmayı sevdiğiniz şeyler için.

    Zamanı planlayın. Oturup ne düşündüğünüzü ve ne yapmak istediğinizi düşünürken, düşünmek için zaman ayırmanın yollarını arıyor olacaksınız. Haftalık boş bir program yapmanın (sadece bir kağıda yazabilirsiniz, ya da takvimini kullanabilirsiniz) ve planlarınızı o programa yerleştirmenin kolaylığına hemen alışacaksınız. Eğer egzersiz yapmak istiyorsanız, örneğin ne zaman yapacağınızı yazarak işe başlayabilirsiniz. Zaman çizelgelerini programınıza ekleyin ve bu çizelgedeki blokları haftanızın en önemli randevuları haline getirin. Hayatınızın geri kalan kısmını bu bloklar etrafında planlayın.

    Birleştirin. Gününüzde veya haftanızda dağıttığınız, fakat zaman kazanmak için birleştirebileceğiniz birçok şey vardır. Örneğin;  e-postalarınıza gün içinde dağınık  bir planla bakmak yerine, maillerinize belirli saatler ayırıp zamanınızı daha kontrollü yönetebilirsiniz. Aynı şekilde, gün içinde ödevlerinizi yapmak istediğiniz zaman dilimini belirleyip (örneğin saat 15.00 – 17.00 arası gibi), günün kalanını özgürce yaşamaya başlayabilirsiniz.

    Hafta sonunun kutsallığına inanın. Hafta sonları; yarım kalan projelerinizi bitirmek, sınavlarınıza çalışmak için harika bir seçenek. Tabii bununla beraber, kendinize en iyi zaman ayırabileceğiniz zaman da hafta sonları. Bu yüzden kendinizi pazar miskinliğine kaptırmadan, erken kalkarak, hem arkadaşlarınızla güzel bir kahvaltı için, hem de yetişmeyen ödevler için zaman bulabileceksiniz.

     

    Kadinvesaglik.org

    Alzheimer Nedir, Nasıl Tedavi Edilir?

    0

    Türkiye’de 600.000’e yakın kişi Alzheimer. Hastalık beyindeki hücrelerin ölmesiyle birlikte, unutkanlık, konuşmada zorluk, bedensel hareketlerin yavaşlaması gibi belirtilerle ortaya çıkıyor.

    Ülkemizde 1000.000’dan fazla demans (bunama), hastası var. Bu kişilerin potansiyel birer Alzheimer hastası olduğu ve Alzheimer’ın yalnızca kişiyi değil, çevresindekileri de derinden etkileyen bir hastalık olduğu düşünüldüğünde bu hastalıktan etkilenen kişi sayısı çarpıcı rakamlara ulaşıyor.

    Alzheimer Nedir?

    Alzheimer hastalığının en yaygın sebebi, zihinsel ve sosyal yeteneklerin kademeli olarak kaybına yol açan bir tür beyin rahatsızlığı olan demans. Beyin hücreleri bozularak ölmeye başlıyor, bu da hafızada ve zihinsel aktivitelerde belirgin bir azalmaya yol açıyor. Hastalığa neden olan net bir şey yok.  Ancak yapılan araştırmalar bazı etkenlerin hastalığı tetiklediğini ya da risk seviyesini artırdığını gösteriyor.

    Riski artıran faktörler neler?

    • 65 yaş ve üzeri kişilerde görülme oranı daha yüksek
    • Ailenin hastalık geçmişinde Alzheimer olan biri varsa, bu kişiyle kan bağı bulunan kişilerde görülme ihtimali yüksek
    • Alüminyum, bakır, demir, gümüş, çinko, civa gibi metallere maruz kalmak

    Belirtileri neler?

    Alzheimer hastalığında fark edilen ilk belirtiler; kişide unutkanlık ve hafif şaşkınlık halini çok sık yaşamaya başlaması. Kişi, basit tanımlamaları yaparken bile zorlanabilir ya da nerede olduğunu unutabilir. Ancak zaman geçtikçe hastalık, kişiyi git gide anılarından ve yaşadığı andan koparır. Hasta, en güncel anılarından başlayarak tüm geçmişini unutmaya başlar. Belirtilerin şiddeti ve yoğunluğu kişiden kişiye farklılık gösteriyor.

    • Hafıza kaybı ve unutkanlık,
    • Günlük işleri yapamama,
    • Konuşma ve yazmada güçlük,
    • Zaman ve mekan kavramını yitirme,
    • İçe kapanma,
    • Sinirlilik,
    • Kişisel hijyene dikkat etmeme gibi semptomlar

    Korunmak mümkün mü?

    Araştırmalar göre, antioksidan özellik gösteren Vitamin E ve C kullanımı yaşlılarda Alzheimer hastalığı riskini azalttığı, diyete ilave Vitamin C, E, beta koreten ilave edilmesinin algılama fonksiyonları üzerine olumlu etkisi olduğu belirlenmiş. Ayrıca fizik egzersizlerin beyin sağlığını olumlu etkilediğinden daha hareketli bir yaşam tavsiye ediliyor.  Eğitim düzeyi yüksek bireylerde demans riskinin daha düşük olduğu saptanmış. Okumak, bulmaca çözme ve oyun oynamanın beyni olumlu yönde uyardığı düşünülüyor.

    Nasıl Tedavi Edilir?

    Alzheimer için kesin bir tedavi yöntemi yok ancak hastalığın ilerleyişini yavaşlatacak belli ilaçlar ve yöntemler mevcut. Tedavisine başlanabilmesi için öncelikle kişide gerçekten Alzheimer olup olmadığı kesin olarak tespit edilmesi şart. Her unutkanlık yaşayan Alzheimer hastası olamayacağı için uygulanacak testler ile kesin tanı koyulmalı. Fiziksel ve nörolojik olarak gerçekleştirilen bu testlerde kişinin,

    • Reflekslerine
    • Kasların yapısı ve gücüne
    • Sandalyeden kalkıp odada yürüyebilme yetisine
    • Görüş ve işitme kabiliyetine
    • Vücut koordinasyonuna
    • Dengesine bakılarak bir sonuca varılır.
    • Ayrıca kan testleriyle kişinin hafıza kayıplarının altındaki sebep kesin olarak belirlenerek tedavi için adımlar atılır.
    1. İlaçla tedavi

    Günümüzde Alzheimer tedavisi için kullanılan ilaçlar, hafıza kaybı ve zihinsel aktivitelerin yavaşlaması gibi belirtilerin ilerleyişini geciktiriyor. Bu ilaçlar hastalığın ilerleyişini durduramasa bile yavaşlatarak hastanın normal yaşantısını bir süre daha devam ettirebilmesine olanak sağlıyor.

    1. Güvenli ve destekleyici ortam

    Alzheimer hastalarının unutkanlık hali, onların günlük yaşantısını etkilediğinden giderek içe kapanık bir hale geliyorlar. Bu durum, onlar için günlük rutinler hazırlayarak ve yoğun zihinsel aktivite gerektiren işlerden uzak tutarak önlenebilir. Özellikle sinirlilik hallerinde aynı şekilde karşılık vermemek, güvensizlik durumlarında alınganlık göstermemek hastanın bulunduğu ortamda rahat hissetmesini sağlar.

    1. Günlük egzersizler

    Alzheimer hastaları için günlük yürüyüşler ya da bedenlerini fazla zorlamayacak hareketler yapmasına teşvik etmek, eklem ve kas yapılarının güçlü kalmasını sağlar. Uyku düzeni de yerine gelir.

    4. Dengeli beslenme

    Hastalığın özellikle ileri safhalarında hastalar yemek yemeyi unutabilir ya da düzgün ve sağlıklı bir öğün hazırlamak onlara zor gelebilir. Yeterli seviyede protein alamayan hastalarda hastalık süreci hızlanır. Bu yüzden dengeli beslenme çok önemlidir ayrıca, uyku kaçıran, kafein barındıran içecekler hastaya verilmemeli.

    Sonbaharın En Canlı Hali: KKW Cherry Blossom Collection

    0

    Teknik olarak, sonbaharın başlangıcı olsa bile; KKW Beauty’nin yeni koleksiyonunda “kiraz çiçeği” mevsimi havaları esiyor. Nereden mi biliyoruz? Çünkü Kim Kardashian West, 10 Eylül Pazartesi günü, kendi adını taşıyan ve yeni çizgisi olan Cherry Blossom Collection‘un lansmanını duyurmak üzere Instagram’dan paylaşımda bulundu.  İşte koleksiyon tüm detayları karşınızda…

     

    Anlaşılan bu sezon Kim bize, sonbaharda ilkbaharı yaşatmayı hedeflemiş. Çok da başarılı olmuş! Bonus olarak, koleksiyonun bu iç açıcı renklerinden gözlerinizi alamadıysanız ve hepsine sahip olmak istiyorsanız, koleksiyonun tamamını 260 dolara satın alma şansınız var.  Sizi suçlamıyoruz, biz de düşünmedik değil doğrusu!

     

    Kadinvesaglik.org

     

     

    Evde Salça ve Domates Sosu Yapımı

    0

    Evde salça ve domates sosu yapmayı, her yaz gözümüzde büyütürüz. “aman allahım ne zor iş” deyip ertelemeye çalışırız, öyle değil mi? Bu sene tüm işi annenize veya kayın validenize yüklemeyin. Sanıldığı kadar zor değil.

    Salça, domates ve kırmızı biberden yapılabilir. Biber salçası verdiği renk ve tat farklılığından dolayı en çok yemeklerde kullanılırken, domates soslarda ve sabah kahvaltılarında salça olarak daha fazla tercih ediliyor. Elbette bu seçim, damak tadına göre kişiden kişiye değişiyor.

    Püf noktalar

    Salçalık Domates
    • Evde domates salçası yapacaksak öncelikle doğru domatesleri kullanmamız gerekiyor. Aksi halde güzel bir salça elde etmek bir hayal olur. Etli ve suyu az olan domatesleri kullanın. Zaten pazarlarda salçalık domates diye satılan, uzun ve koyu kırmızı renkte domatesler gözünüze mutlaka çarpacaktır. Hedefiniz onlar.
    • Salça yaparken mutlaka tahta kaşık kullanın, çünkü metal kaşık salçayı sulandırmaktan başka işe yaramaz.
    • Derin tencereler kullanın.
    • Yanınızda sıcak kavanozları tutmak için el bezi olsun.
    • Kullanacağınız kavanoz kapaklarını ve kavanozu iyice yıkayın kurulayın. Daha steril ve dayanıklı soslar elde etmenizi sağlar.
    • Yaz aylarında domatesler daha organik ve lezzetli olacağından, bu işlemi ağustos sonu eylül başı gibi yapmanız gerekiyor. Salça sezonu bu haftalarda başlar ve fiyatlar diğer aylara göre daha düşük olur.

    Evde domates sosu yapmak

    Malzemeler şöyle; 10 kg domates, gerektiği kadar kaya tuzu. Dilerseniz acı biber, sarımsak gibi tatlandırıcı ilave malzemeleri salçanız pişerken içine atabilirsiniz.

    Yapılışı;

    • Domatesleri yıkayarak başlayın.
    • Her domatesi dörde bölünerek el blenderinden geçirin ve tencereye koyun. Üzerine gerektiği kadar kaya tuzu ekleyerek tahta kaşıkla bir karıştırın. Kaynamaya bırakın, kıvamı katılaşana kadar bu işlem sürdürün, dibi tutmasın dikkat edin.
    • Salça kıvamına gelen, suyu azalan domatesleri sıcakken cam kavanozlara alın. Kapağını sıcakken kapatıp hemen ters çevirin. Bu şekilde bir gece bekletin. Eğer sızma varsa sosu yeniden ısıtıp aynı işlemi yapabilirsiniz.
    • Dilerseniz, kapağı kapatmadan kavanozun üzerinde bir parmak örtecek kadar zeytinyağı da ilave edebilirsiniz.

    Evde salça yapmak

    Malzemeler, 10 kg domates, 100 gram iri kaya tuzu, sızma zeytinyağı

    Yapılışı;

    • Domatesler, içlerindeki çürükler ayıklandıktan sonra yıkanır ve sapları temizlenir. Yıkanan domatesler ortalarından ikiye kesilir, büyük olanlar ise doğranır. Sonra geniş bir kap içerisine veya ağzı kapaklı bir bidona koyulur ve birkaç gün boyunca şekilde balkonda bekletilir.

    • Bu süre içinde zaman zaman domatesler açılarak kontrol edilir ve karıştırılır. İyice yumuşadıktan sonra kaptan alınır ve ince delikli süzgeçten geçirilirler. Süzgeçten geçen domates püresinin içinde sarı renkli, köpük benzeri bir sıvı oluşur. Domates püresini bez torba ya da temiz bir çuval içerisine koyup süzün.
    • Süzme işleminden sonra kalan domates püresi ise yeterince geniş bir kap içerisine alın ve üzerine kaya tuzu da ilave edilerek kaynatın. Sonra soğumaya bırakın ve güneşin altında kuruması için birkaç gün bekletin.

    • Bazıları kaynatma işlemini yapmaz ve domates püresini süzdükten sonra bir tepsiye koyup güneşin altında kurumaya bırakır. Kimiyse önce kaynatıp sonra güneşin altında bekletilir. Burada tercih sizin, ikisi de güzel bir tat katıyor salçaya.
    • Bekletme işleminde tepside duran salçanın üzerini ince bir tülbent ile kapatabilirsiniz, böylelikle toz almaz.
    • Güneş altında bekleyen salçanızı sabah akşam karıştırmayı da unutmayın, kabuk bağlamasın.

    Domates salçanız yemeklerinize bolca renk ve tat katsın, dileğimizle.

    Zararlı veya Masum: Monosodyum Glutamat (MSG)

    0

    “Böyle ismini söyleyince hiçbir şey anlamadık!” Demeyin. Sağlığınızı oldukça yakından ilgilendiren bir konudan, Çin tuzundan bahsediyoruz. Uzun zamandır, özellikle Çin yemeklerinde ve abur cuburların içinde yer alan bu içeriğin zararları hakkında ciddi tartışmalar dönmekte. En fazla ortaya çıkan amino asitlerden olmakla beraber, bünyemizdeki etkileri oldukça dehşet verici. Çin tuzu yani MSG, içine girdiği besinlerin lezzetini arttırmak için kullanılıyor. Ancak MSG, bunu bildiğimiz yöntemlerle yapacak kadar masum değil. Asıl amacı, beynimizin besini ayırt etmesine fırsat tanımadan, beynimize besinin lezzetli olduğuna dair sinyaller gönderilmesini sağlamak. 100 yılı aşkın bir süre önce keşfedilen bu içerik, yiyeceklere tat veren maddelerin araştırılması sırasında bilim adamları tarafından keşfedilmiş.

     Monosodyum Glutamatla Hangi Gıdalarda Karşılaşırız?

    • Her türlü cips türü
    • Tavuk ve et suyu tabletleri
    • Paketlenmiş çorbalar
    • Köfte harcı
    • Abur cubur yiyecekler
    • Hazır et ve tavuk ürünleri

    Nedir Bu Monosodyum Glutamatın Zararları?

    1. Vücutta insülin seviyesini arttırdığından, diyabete yol açabilmektedir.
    2. Sinir hüclerinde olumsuz etkileri olduğu görülmüş, ve bu nedenle epilepsi gibi hastalıklarda tetikleyici olabileceği öne sürülmüştür.
    3. Yine aynı şekilde, astım krizlerini tetikleyeceği ön gürülmektedir.
    4. Çeşitli göz bozukluklarına neden olabilmektedir.

    Peki, Aslında?

    Öte yandan, çin tuzunun zararları bu kadar duyulmuş ve basına yansımışken, zararların bilimsel gerçeklere dayanmadığı söyleniyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Gıda ve Tarım Organizasyonu’nun (FAO) içinde bulunduğu birçok gıda otoritesi tarafından; monosodyum glutamatın insan sağlığı açısından güvenli olduğu kabul edilmekte. Ayrıca  US-FDA’in (Birleşik Devletler Gıda ve İlaç İdaresi) yaptığı açıklamaya göre de, MSG’nin hiçbir zararı olmadığı ve görülen etkilerin de placebo etkisi olduğu haberine ulaşıyoruz.

    Dünyaca önemli örgütlerin söylediği bir yana dursun, insanlar MSG’nin etkilerinin gerçekçiliğinden son derece emin. Yenen hazır yiyeceklerin bağımlılık yapması ve bu nedenle hastalık kaptığını söyleyen tüketicilerin sayısı oldukça fazla. Çin tuzuna uzak mı, yoksa yakın mesafede mi durmak istediğiniz kararınızı ise size bırakıyoruz.

     

    Kadinvesaglik.org

     

    Kahve Falı Kültürü

    0

    Türk kahvesi, keyif veren ve yorgunluk anlarında “ohh be, ne de güzel geldi” dediğimiz bir içecekten çok daha fazlası.

    Hayatımızın birçok alanında var hem de ayrı ayrı ritüeller eşliğinde. Örneğin, kız istemeye gidildiğinde önce kahveler gelir sonra söze başlanır. Biriyle önemli bir mevzu konuşacaksanız, niyetiniz ciddi ve samimi ise, bir kahve içer söze öyle başlarsınız. Kahve, sevdiğiniz birine hoş geldin deme şeklidir; sana şöyle bol köpüklü bir kahve yapayım demek, benim için kıymetlisin demektir, aslında. Kahve; özen ilgi saygı ciddiyet kelimeleriyle eş değerdir. Biz kahveyi sadece içmeyiz, çoğunlukla bir niyet vardır işin içinde.

    Tüm bunların yanında bir de bize has olan ve dünyaca da bilinen Kahve Falı kültürümüz var. Bu kadar anlam yüklediğimiz kahve içme ritüeline saygıdan mıdır bilinmez, onun aracılığıyla geleceği görmeyi de bekliyoruz.

    Kahve Yemen’den mi geliyor kızım?

    Evet, aynen öyle. 1517’de Yemen Valisi Özdemir Paşa, ta oralardan yanında bir paket kahve ile saraya gelmiş ve olanlar olmuş. Yavuz Sultan döneminde, Osmanlı sarayına girdiği günden itibaren sevilen bir içecek olmuş. Hatta Türk kahvesinden sorumlu görevliler varmış, “Kahveci başı”. Padişahın ya da bağlı olduğu devlet büyüğünün kahvesini pişirmekle görevli olan kahveci başı, sadık ve sır tutmasını bilenler arasından seçilirmiş. Osmanlı tarihinde Kahveci Başı’lıktan sadrazamlığa yükselenlere bile varmış. Saraydan konaklara ardından evlere giren kahve, İstanbul halkının kısa sürede tutkunu olduğu bir lezzet haline gelmiş.

    1544 yılında İstanbul’da Tahtakale’de iki Suriyeli Arap ilk kahvehaneyi açmışlardır. İstanbul’a gelen Venedikli tacirler, çok sevdikleri bu içeceği Venedik’e taşımış. Böylece Avrupalılar kahveyle ilk kez 1615’te kahveyle tanışmış. Önceleri limonata satıcıları tarafından sokaklarda satılan kahve, 1645’te açılan İtalya’nın ilk kahvehanesinde sahnelere çıkmış. Kısa zamanda sayıları hızla çoğalan bu kahvehaneler de; diğer pek çok ülkede olduğu gibi özellikle sanatçıların, öğrencilerin ve her kesimden halkın bir araya gelerek sohbet ettikleri en gözde yerler haline gelmiş.

    Kahve falının doğuşu

    Kahve falı Osmanlı sarayından çıkmış. En başta fal için olmasa da sonraları fincanlar fal bakma amacıyla kapatılmış. Sarayda cariyeler korktukları, söyleyemedikleri şeyleri kahve fincanına bakarak dile getirirlermiş. Çoğu dedikodu yapmak, başkasının ağzından laf almak için kahveyi kullanmış. Kahve fincanına bakarak yapılan bu dedikodular zamanla kahve falına dönüşmüş. Fincanın içinde kalan kahve telvesinin yaptığı şekillere benzetmeler yapılmış ve bunlara yorumlar katılmış.

    Fala inanma falsız da kalma

    Günümüzde de aynı şeyleri yaşıyoruz aslında, kahve kendimizi ifade etmek için bir araç olmaya devam ediyor. Erkek veya kadın, biriyle yakınlaşmak ona açılmak için fal bakıyoruz. Sohbet olsun açılalım eğlenelim biraz kafamız dağılsın diye de fal bakmayı çok seviyoruz. Bir grup da gerçekten gelecekten semboller taşıdığına inandığı kahve falına neredeyse her gün bakmaktan kendini alamıyor. Bunun için cep telefonlarına yüklenen bir dolu uygulama var. Kahve falı bakmak bir meslek artık.

    Bir bakış açısına göre ise, kahve falı ritüelinin işleyişi düşündüğümüzden çok daha fazlası. Yüreğinizden ve aklınızdan geçirdiğiniz düşünceler içtiğiniz kahve aracılığıyla ağzınızda geçerek midenize ulaşıyor. Oradan fincandaki telve ile bir şekilde bağlantı halinde olan kahve, siz fincanı kapattığınızda birbirleriyle iletişim kurarak içinizdekinin fincana ve tabağa yansımasına neden oluyor. Yani neyse halin çıksın falın sözü buradan geliyor bile olabilir. Bol köpüklü ferah kahveleriniz tatlı sohbetleriniz olsun, diyelim. Bu yazının üstüne sade bir kahve harika gider, sizin kahveniz nasıl olsun?

    Kimlik, Ehliyet ve Pasaportlarda Yeni Uygulama

    0

    Bundan önce Emniyet Genel Müdürlüğünde yönetilen pasaport ve ehliyet işlemlerinin uygulamaları, artık Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünden yapılacak. İşlem yapmak isteyen vatandaşlar ALO 199 veya randevu.nvi.gov.tr adresinden randevularını alabilecekler. Bununla beraber, pasaport başvuru noktaları 761’e, sürücü başvuru işlem noktaları ise 680’e çıkarılacak.

    Başvuruyu Nasıl Yapacağız?

    Öncelikle, üç işlem için de (pasaport, ehliyet veya kimlik) belirli bir ücret ödemek zorundayız. İnternet sitesinden randevu sistemine erişim sağladığınızda, ücretlerle ilgili detaylı bilgiyle karşılaşmış olacaksınız. Sonrasında karşınıza  işlemleri Türkiye’de yapıp yapmayacağınız sorusu çıkıyor olacak. Cevabınız evetse, “tamam” seçeneğini işaretleyip, devam edebilirsiniz. Bu aşamadan sonra ekranda randevu alabileceğiniz yerler belirecek.

    Kimlik Başvurusunda Gerekli Belgeler

    1. Eğer ilk defa kimliğe başvuruyorsanız:
    2. Yerine geçebilecek bir nüfus cüzdanı, memur cüzdanı, askeri kimlik kartı, basın kartı ve benzeri belge
    3. Son altı ay içerisinde çekilmiş biyometrik fotoğrafınız

    Pasaport Başvurusunda Gerekli Belgeler

    1. Nüfus cüzdanı, T.C. Kimliği, geçici kimlikse aslı
    2. 2 adet biyometrik fotoğraf
    3. Öğrenci Belgesi (Öğrencilerin harç ödememesi adına)
    4. Muvafakat belgesi (varsa)
    5. Eski pasaport (varsa)

    Sürücü Belgesi Başvursunda Gerekli Belgeler

    1. Kimliğiniz
    2. Sürücü sertifikası
    3. Sağlık raporu
    4. Öğrenim belgesi
    5. Biyometrik fotoğraf
    6. Kan grubunuzun belirtilmiş olduğu belge
    7. Adli Sicil Belgesi (e-Devlet üzerinden ulaşabilirsiniz)
    8. Değerli kağıt, harç bedeli ve vakıf payı ödemeleri

    Nüfus müdürlüklerinde vereceğiniz parmak izi, fotoğraf ve diğer işlemler bütün uygulamalarda geçerli olacak. Bu sayede işlemlerin birbiriyle bağlantısı aratacağından, işlemlerin yapımı hız kazanacak. İşlem ücretleri ise; kimlik için 18,50 TL, pasaport için 108 TL, sürücü belgesi için ise 134 TL olarak belirlendi.

    Sürücü belgelerinin yeni sürücü belgelerinin çıkış tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde değiştirilmesi gerektiğini de hatırlatalım. Nüfus cüzdanlarının son yenilenme tarihi ise 2020 olarak belirlendi.

     

    Kadinvesaglik.org

    Michael Jackson’ın Masal Evi

    0

    Kaliforniya’nın Santa Barbara bölgesinde bulunan ve 1214 hektar alana yayılmış bulunan Michael Jackson’ın evi Neverland çiftliği, en yakın yerleşim yerine sadece 8 km uzaklıkta bulunuyor. Aslında burası evden çok bir masal dünyası.

    1988 yılında Michael Jackson tarafından 19.5 milyon dolara satın alınan ünlü çiftlik tekrar dekore edilerek içine oyun alanları, heykeller, lunapark ve bir de hayvanat bahçesi yaptırılmış. Sanatçıya toplamda 35 milyon dolara mal olan çiftliğin lunaparkında buharlı tren, dönme dolap, atlıkarınca, korsan gemisi, gondol ve ahtapot gibi çocukların bayılacağı oyuncaklar bulunuyor. Çiftlikte ayrıca 50 kişilik bir sinema salonu, 2 yapay göl, bir tren istasyonu da bulunuyor. Yani yok, yok.

    Hayvanat bahçesi ve lunaparkı var

    Bugün Sycamore Çiftliği olarak anılan Neverland’de artık hayvanat bahçesinde yer alan egzotik hayvanlar ve lunapark artık kimsesiz, boşaltılmış durumda. Sanatçının finansal sorunlarla boğuşmadan önce 2003 yılına kadar 15 yıl yaşadığı Neverland, ölümünden sonra Elvis Presley’in evi Graceland gibi bir müze haline getirilmek istense de bu uğraş maalesef sonuç vermemiş.

    Neverland, ünlü emlakçı Sotheby’s tarafından 100 milyon dolara satışa çıkartılmış. İstenilen rakama bir türlü satılamayan muhteşem malikane şu anda 67 milyon dolara satışta. Ayrıca, evi canınız istediğinizde gidip göremiyorsunuz. Önce, özel bir güvenlik sisteminden geçmeniz gerekiyor.

    Peter Pan’ın yaşadığı yer Neverland

    Adını masal kahramanı Peter Pan’ın yaşadığı yerden alan ‘Neverland’in eski emektarları, Jackson’ın ‘pislik içinde yaşadığını hatta bazen yere işediğini‘ bir röportaj da anlattılar. Hizmetlilerine göre, ünlü şarkıcı Hollywood’daki en pis ve en sağlıksız insanı.

    New York Post’a konuşan hizmetlilerden biri, “Michael bazen evin her tarafına tuvaletini yapar ve bunu hiç önemsemezdi. Bir şey söyleyecek olursanız, bunu kartopu yapıp size atmakla tehdit ederdi” dedi. Bir diğer çalışan da, ünlü talkshow sunucusu Oprah Winfrey’in çiftliğe yapacağı ziyaret için bir kez yerlerin cilalandığını, duvarların ovulduğunu ve pencerelerin tazyikli suyla temizlendiğini anlattı. Çalışan “Çekim ekibi gidene kadar ev öyle kaldı. Daha sonra Michael girişte fermuarını açtı ve işedi, gerçeküstüydü” diye konuştu.

    Tüm hayatı 1993’ten sonra değişti

    Çalışanları, Jackson’ın 13 yaşındaki Jordan Chandler tarafından ilk kez cinsel tacizle suçlandığı 1993 yılına kadar böyle davranışları olmadığını söylüyor. ‘Popun kralı‘ bu suçlamalar nedeniyle tutuklanmamış, Chandler ve ailesine ‘sessiz kalmaları‘ karşılığında 20 milyon dolar vermişti.

    Çalışanlardan biri, “Tüm hayatı 1993’ten sonra değişti. Size söylüyorum, o Hollywood’un en pis, en sağlıksız adamıydı” dedi. Michael Jackson, 25 Haziran 2009’da uykusuzluk tedavisinde kullanılan güçlü bir anestezi ilacı olan propofol zehirlenmesi nedeniyle yaşamını yitirmişti. Ev hala yeni sahibini bekliyor, bakalım neler olacak?

    Doğurganlığı Arttırmanın Yolları

    0

    İçinizde bir duygu var. Nereye baksanız nereye gitseniz yanında. Anne olmak istiyorsunuz, artık hazırsınız. Doğal yollarla gebe kalma şansınızı artırmak için yapabileceğiniz küçük ama önemli şeyler var. Özellikle 30-35’li yaşları aştıysanız, doğurganlık oranı bu yaşlardan sonra azalıyor ve yumurta kalitesi düşüyor. Peki neler yapabilirsiniz?

    Sağlıklı beslenin

    Üreme potansiyelini maksimum seviyeye çıkarmak için sağlıklı beslenmek şart.  Folik asit deposu yeşil yapraklı sebzeler, demir içeren kırmızı et, omega 3 içeren balık ve ceviz, kalsiyum içeren yoğurt, çinkodan zengin kuşkonmaz ve lifli besinler doğurganlığı besliyor. İşlenmiş gıdalardan, alkol ve kafeinden uzak durmak gerekiyor. Ayrıca bir uzmana giderek vitamin ve mineral ölçümlerinizi yaptırabilirsiniz, bir desteğe ihtiyacınız olabilir.

    Hafif egzersiz

    Yüzmek, temiz havada yürüyüş yapmak, yoga gibi vücudu zorlamayan ama esneten ve zindelik katan egzersizler size en iyi geleceklerden. Bir an önce hayatınıza katın. Zaten yapıyorum diyorsanız, şanslısınız devam edin.

    Olumlu düşünün

    Araştırmalar stresin, yumurtlama ve döllenme süreçlerini olumsuz etkilediğini ortaya koyuyor. Sürekli hamile kalıp kalmadığınızı merak ederek yaşamak, bedeninize olumsuz sinyaller verebilir.

    Sigarayı bırakın

    Sigaranın doğurganlığa zarar verdiğine ilişkin 20’den fazla tıbbi çalışma mevcut. Sigara dumanında bulunan toksik elementler yumurtanın şekline, yumurtlama ve döllenme süreçlerine zarar veriyor. Araştırmalara göre sigara içenlerin hamile kalma ihtimali, içmeyenlere göre yüzde 40 daha az. Aynı zamanda düşük yapma riskleri de daha fazla. Sigarayı bıraktıktan üç ay sonra döllenme sürecinin normale döndüğü söyleniyor, aklınızda olsun.

    Sevişmenin keyfine varın

    Bir an önce anne olmak istediğinizden bir görev haline getirmekten kaçınmak en güzeli. Bu şekilde partnerinizi ve kendinizi her gün ya da günaşırı sevişmeye zorlarsanız stres ve kaygı düzeyinizi artırarak vücuttaki hormon dengesini bozarsanız. Onun yerine birbirinize dokunmanın ve birlikteliğinizin keyfine varın, her fırsatı değerlendirin. Haftada 2-4 arası sevişmek doktorlara göre en ideali.

    İlaç takviyesi için doktorunuzla görüşün

    Son zamanlarda yumurtlama sürecinde kullanılacak özel takviye ürünler geliştirildi. Bunları kullanmanız gerekir mi, bilemeyiz. Mutlaka doğum hastalıkları uzman doktoru ile bu konuyu detaylıca görüşün.

    Vücut kitle endeksinizi ölçtürün

    Kadınların doğurganlığında vücut ağırlığı çok önemli. Vücut – kitle indeksinin 20 – 25 arasında olması doğurganlık için ideal. Aşırı zayıf olmak ya da kilolu olmak yumurtlamayı olumsuz etkiliyor, dikkatinize.

    Hayata güvenin, sabırlı olun

    Tüm bu beslenme ve hayat tarzınızdaki değişiklikleri uyguladıktan sonra hamile kalmak için acele etmeyin. Her sağlıklı kadın ayda sadece bir gün yumurtlar ve sağlıklı çiftler için aylık hamile kalma oranı %20 civarındadır. Hayatınızdaki bu değişiklikler 3 – 4 ay içinde etkilerini göstermeye başlayacaktır.

    Şimdiden tebrik ederiz. Bebeğiniz sağlıkla mutlulukla büyüsün.

    Adrenalin İyi Mi Kötü Mü?

    0

    Sonbahar geldi, bir senenin daha sonuna hızla yaklaşıyoruz. Güneşin azalan enerjisi ve yazın bitmesinin verdiği üzüntü sizi biraz eve hapsetmiş olabilir. İş yerindeki yoğunluk, evdeki işler, çocukların okul hazırlığı derken ihtiyacınız olan şey belki de biraz adrenalindir, diye düşündük. Ama konunun içine girince kafamız karıştı. Zaman her şeyi çözer, seneye yeniden yaz gelir gevşeriz, öyle değil mi? Bu kadar yorgunluğa heyecana strese değer mi? demeye başladık.

    Adrenalin Nedir?

    C9H13NO3 ,diğer adıyla Adrenalin, böbrek üstü bezlerinin iç kısımları tarafından salgılanan bir hormon. Doğada bu hormonun görevi, organizmayı acil harekete hazırlamak. Heyecan tehlike öfke ve korku hissettiğimizde adrenalin salgılanması artıp ve kan damarlarını genişletiyor. Sonrasında biz de kendimizi sokağa atmaya karar veriyoruz. Kılıçlarımızı kuşanıp ejderhalarla savaşıyoruz. Aletli pilatese başlıyoruz ya da kışlıkları çıkarma cesaretini gösterip tüm dolaplardaki eşyaları elden geçiyoruz. Spor yaptığımız zaman iyi hissetmemizi sağlayan bu hormon; hoşlandığımız biriyle karşılaşınca midemizde kelebekler uçmasına ve her günkü tehlikelere karşı tetikte olmamızı sağlıyor. Yani hayatımızda olmazsa olmazlardan.

    Ne İşe Yarar?

    Bazı insanlar hayatlarındaki tek düzelikten kurtulmak için adrenaline ihtiyaç duyar. Bu da hayatı ya dolu dolu yaşamamıza ya da boşluğu doldurmak için sık sık kendimizi riske atmamıza yol açar. Yeteri kadar adrenalin, hayatta kalmak ve başkalarının hayatta kalmasına yardım etmek için bize güç verir. Yanı başınızda duran birinin düşeceğini anladığınızda çok hızlı bir hareketle, eliniz kolunuz dolu bile olsa, bir anda onu yakalarsınız. Böyle anlarda dikkatimizi artar, çevredeki sesler azalır, göz bebekleri büyür, kalp atış hızı artar, kaslara kan pompalanır. Adrenalin kasları harekete geçirip, sizi bir kahramana dönüştürür.

    Adrenalinin Karanlık Yanı

    Fazla adrenalin ciddi yan etkilere sahip. Adrenalin patlamasını ister ani tehlike karşısında, ister direksiyon sınavında, ister yamaç paraşütü atlayışı sırasında yaşayalım, vücut bu aşırı güç patlamasını uzun süre taşıyamayacağından, pompalanan kimyasalların temizlenmesi süreci aşırı bir yorgunluk hissi yaratıyor. Eğer önümüzde duran meseleyi çözemezsek de anksiyete ve kronik stres de yaşayabiliyoruz.

    Adrenalin hayatta kalma içgüdüsünü ateşlerken aynı zamanda bağımlı davranışlara eğilimli olmamıza yol açar. Çok fazla spor yapmak, aşırı hız yapmak, yüksekten atlamak gibi ekstrem aktiviteler ile o anın siz de yarattığı duyguya bağımlı hale gelebilirsiniz. Bu bağımlılık hali zaman içinde başka şeylerden keyif almamanıza neden olur. Vücutta salgılanan adrenalin zamanla bedeni yorar. Aslında rutinden kaçarken bir başka kısır döngüye girmiş olursunuz. Bugünler de süren bir tartışma var, neler spor sayılıyor neler sayılmıyor? Kimi içinde yeterince adrenalin olmadığını savunup satrancı elemek istiyor, kimiyse yamaçla atlamanın sağlığa ne faydası olabilir ki bu spor değil diyor. Kısaca, spor otoritelerinin de kafası bu konuda pek karışık. En güzeli tadımızı tuzumuzu kaçırmadan yüzümüzü güldüren kalbimizi artıran ama hayatımızı riske atmayan şeyleri daha çok gündelik yaşama katmak.